KAZANMALISIN
Ülkenin geldiği durumu bakıldığında tek çıkar yol kaldı. Tüm gücünle, tüm imkanlarınla çalışıp kazanmak. Adaletsizlik ve adaletin kişiye göre uygulanması kabul edilecek bir şey değil. Adaletin olmadığı yerde; emeğin karşılığı olmaz, ekmek-aş olmaz, emekçi öldürülüp yakılır savunanı olmaz. Öldürülürsün seni öldüren iyi halden serbest kalır, yırtık ayakkabın ile bir fotoğraf olur kalırsın. Geride kalanlar hakkını arayamaz, haklarını savunamaz. Sana yüklenen suç, haklının yanında durmaktır. Bunun karşılığı olarak yıllarca hapis yatarsın. Seni çıkartmamak için türlü kumpas kurulur. Bir şey yapamazsın. Emeklin, yaşlın rahat edecekleri yaşta tuvalet temizler, ayakkabı boyar, şoförlük yapar, bunların dışında birde iş bulamayan evladına bakar, torununa bakar. 5000 lirayı çok görürler. Emeklin sesi olacak birini bulamaz. Sessiz kalırsın. Bunları aşmak için konuşmak yetmez. Yapman gereken bellidir. Safını tutup, hangi safta olduğunu bileceksin. Tüm gücünle safını güçlendirip faşist düzene karşı savaşacaksın. Başka yolu yok. Devrim yapabilmek içinde kazanmak zorundasın. Oturduğun yerden devrim yapılmaz. Yapsan yapsan anca altına yaparsın. Bu söylediklerim hoşuna gitmeyebilir. Beğenmeyebilirsin. Bana düşmanda olabilirsin. Ama gerçek ortada senin ne düşündüğün değil ne yaptığın önemlidir. Oturuyorsan kendinden başka kimseye faydan olmaz. Sadece konuşarak elde edeceğin etrafındakilerin sözde ya da özde alkışlarıdır. Bunların hiç biri sorunlarını çözmez.
Kazanamadığın her gün kayıp edersin. Kayıplar gün gelir o kadar büyür ki farkına varmaz, sende kaybolursun. Bunun olmasına az bir süre kaldı. Farkına varmanın ötesine geçemezsen toplum olarak tüm kazanımlarımız tehlike altındadır. Bu tehlikenin giderilmesi için bütün olmak şarttır. Eskinin kutuplaşmalarının peşini bırakmalısın. Ben solcuyum, sen sağcısın, ben ateisttim, sen dincisin gibi söylemlerin ve ayrılıkların zamanı değil artık. Gelinen nokta çok vahimdir. Bunun tekrarı ya da sonradan düzeltilme yolu yoktur. 21 yılın sömürüsü ve altımızın oyulması sonunda bizi bu noktaya getirdi. İnsanlarımız çoğu gelinen noktada karşılaşacakları tehlikenin farkında değiller. Öyle bir kandırmacanın etkisine girmiş durumda ki insanlarımız, top patlasa kulaklarının dibinde ne duyuyorlar ne de tepki veriyorlar. Dilan Polat’ın sosyal medya takipçileri milyonlarca. Parti kursa, takipçileriyle bir çok ciddi partiden daha çok oy alır. Ülke insanımız ne yazık ki bu müptezellerin peşinde. Bunun için rahat koltuklarımızla uzun bir süre vedalaşma zamanımız geldi. Taşın altına el koymayla falan filanla bu işler düzelmez. Taşı un ufak etmezsek ezilip gideceğiz. Ezilen tek biz olsak belki telafi edilebilir. Tek tek ezmenin ötesine geçti Ak Parti ve yandaşları. Toplumun geri kalan tümüne saldırı var.
Partiler ve siyasi oluşumlar sonuç getirmeyecek eylemlerin peşindeler. Yürümek, oturmak, terk etmemek bunların hepsi pasif direniştir. Toplumda karşılık bulması için pasif direnişin aktif hale geçmesi gerekir. Aktiflik ise katılımla olur. Eylemine ne kadar insanı çekersen gücün o kadar büyük olur. Yoksa iki satır haber olmanın ötesine geçemezsin. İki partilinin boynuna sarılması ya da bir iki emekçinin tebrik etmesi kazanç sağlamaz. Bunlar tek tanımlaması vardır. Kişisel tatmin. Bizim gelinen noktada kişisel tatminler ile bir şey kazanmamız mümkün değil. Çünkü karşımızdakiler koca bir kitle. Bizlerin üzerine, elde etkileri kazanımların tümü ile saldırmaktadırlar. Bu saldırıyı şu anki yapı içinde karşılamamız mümkün gözükmemektedir. Bu kitlenin içindekiler bizlerin sesini duymuyor. Duyanları da yapılanları küçümseyip, değersizleştirmek için çaba sarf ediyor. Öncelikle yapılması gereken bu kitlenin karşısında güç kazanmaktırr. Bunun için ortam Cumhurbaşkanlığı seçimindeki ortamdan daha müsaittir. Önümüzdeki yerel yönetim seçimleri, Ak parti ve yandaşlarına karşı verilen mücadelede ne kadar başarılı olduğunun görüleceği yerdir. Bu seçimler için muhalif kanadın ayrımdan çok birlikte olmaya ihtiyacın vardır. Yapılan saldırı bütünedir. Bütünü korumak için ne gerekiyorsa yapılmalısın. Yapmazsan nemi olur? Hepsi ortada. Başka lafa gerek mi var?
Diğer köşede buluşmak üzere…