MECRALAR
Hayatım boyunca en çok neden nefret ettiniz diye soranlara tek cevabım olur. Üsten bakanlardan. Kimdir bunlar diye sorarsanız, tanımak için sadece isminin arkasına eklediği unvanlara bakmanız yeter derim. Bu tip insanlar mütevazi olmak bir yana insan vasıflarından bile uzaklaşmışlardır. Nasıl bu duruma geldikleri nasıl böyle oldukları çok önemli değil. Önemli olan bu insanların çevrelerine toplayıp zehirledikleri diğer insanların durumudur. Bu kişiler sözde mecraların götürdüğü boz bulanık suların içinde derme çatma kulelerinde otururlar. Mecra nedir diye soracak olursanız? Çok detaya girmeden söylemek gerekirse akarsu yatağı demektir. Su bu yatakta akar ve sonunda ulaşacağı yere ulaşır. Senin benim mecramın ne olduğu çok önemli değildir. Sonuç olarak aktığın yatağın seni nereye götürdüğüne bakacaksın. Önün derya deniz mi? Yoksa boz bulanık su birikintisi mi? Bunun analizini çok iyi yapmak lazım. Siyaset ve siyasetçide hangi mecrada akacağını çok iyi hesaplamalıdır. Sonu bataklık olan mecralardan uzak durmak gereklidir. Türk siyaseti son dönemde böyle bir bataklığı yaşadı. Sayın Kılıçdaroğlu tarafından neyin ne olduğunun hesaplanmadığı ve mecrasının nereye gittiğinin görülmediği bir Masa ittifaktı kuruldu. Yapılan büyük bir hataydı. Bataklığa giren çıkamadı. Birkaç timsah hariç. Timsahların çok kolay adapte olup yaşayabildikleri habitatların başında bataklıklar vardır. Sonuçta olanda seçmene oldu, Ülkeye oldu. Bir avuç iş bilmez koca bir Ülkeyi bataklığa götürdü ya da bunların hepsini bilinçli olarak yaptılar. Bunun ne olduğunu, birçok olayda yaşadığı gibi zaman gösterecek.
Son günlerin gündemi, bataklık düzenini yeniden kurma çabaları üzerinde oluşmaktadır. Yaptıklarının ne kadar hata olduğunu göremeyecek kadar üsten bakanları izliyoruz medyada. Bu yapılanlardan bir an önce vazgeçmek gerekmektedir. Kimin ne olduğu ortadadır. Çürük tahta çivi tutmaz. Çürük tahtalardan ev olmaz. Evi bırak, sobada yakacak odun olmaz. Bu kendini bilmezlik, bu kendini görmezlik inanılır gibi değil. Baktığınızda, hiçbirinin olanlarda bir hatası yok. Yapılan her şey mükemmeldi. Ancak seçmen oy vermedi. Kazanamadılar. Seçmen kime niye oy vermedi? Cevap yok. Seçmen yediği tüm kazıklara rağmen niye Ak Partiye oy verdi? Cevap yok. Cevap vermeye de niyetleri yok. Nerede Babacan ? Nerede Karamollaoğlu? Nerde Davutoğlu? Nerede Akşener? Ben lafı uzatmadan söyleyeyim. Hepsi kendi mecrasına geri döndü. Tümü aslına rücu etti. CHP Türk siyaset tarihinin en büyük hatasını Deniz Baykal’ı başkan seçerek yapmıştır. Bu hatanın devamı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkan seçilmesidir. Ülkenin geldiği mevcut düzenin sorumlusu ikisidir. El birliği yaparak Ülkeyi sonu bataklık olan bu mecraya sokmuşlardır. Suyun akışının değişmesi gerektiği ortadır. Bu akışı değiştirecek olanlarsa düzen partilerinin dışında kalanlardır. Ancak tam bu noktada ortaya Ülkenin çok bilmişleri, en bencileri yani en üstten bakan tayfası çıkmaktadır. İsim vermeyeceğim. Dediğim gibi bunları tanımak için kartvizitlerine bakmak yeter. İsim ve soy isim sonrası başlıyor sıfatlar, Bilmem ne üniversitesi, bilmem ne bölümü, bilmem ne dalı. Gırla unvan gırla makam. Hiçbiri senin Ahmet’ten olma Fatma’dan doğma olman gerçeğini değiştirmiyor. Sana ne isim verdilerse sen osun. Sana ne yedirdilerse onunla büyüdün. Ne giydirdilerse onunla göründün. İstediğin kadar görünüşünü değiştir. Olmadık sıfatlar bul tak takıştır. Aslın bu. Siyasiler içinde geçerli olan bu. Aslın neyse sende osun. Siyasi parti aynı ana rahmi gibidir. Kendine benzeyenleri doğurur sürekli. Sen istersen tüm Dünyayı gez dolaş. Döneceğin yer baba ocağı, ana kucağıdır.
Sayın Akşener’de ana kucağına dönenlerdendir. Aslını geri kazandı. Olması gereken oldu. Şimdi sıra CHP de. Onlarda aslına dönme zamanına geldiler. Hiçbir mecraya sapmanın anlamı yok. Kendi mecranda yol alacaksın. Sonunda ulaşacağın yer en azından bellidir. En kötü olasılıkla Sayın Özelin dediği gibi ‘’Baba Ocağına’’ dönersiniz. Bu kayıp değil aslında mevcut düzen partilerinin hepsi için en doğru yoldur.
Diğer köşede buluşmak üzere…