SEÇEMEYENLE SEÇİM YAPMA
Yaklaşan yerel seçimler öncesinde bir iki satır yazmak gerekli midir? Doğrusu karar veremedim. Yerel seçimler yapısı gereği adayların ön plana çıkabileceği ve etkili olduğu bir seçimdir. Genel seçim havasının ve yapısının dışındadır. Partiler ve parti başkanları yavaş yavaş arzı endam etmeye başladırlar. Söylemlerin önceki seçim söylemlerinden bir farkı yok. Kazanacağız, kazanmalıyız, adaylar güçlü olacak, adaylar kazanacak aday olacak, partimiz küçük çok büyük lokma yemeyiz, benim partim en büyük falan filan aslında ortada olan sadece yalan dolan. Gerçeklerle yüzleşme diye bir sıkıntısı yok bizim siyasi partilerimizin. Dünyanın genelinde de böyledir. Birkaç ülke gerçek anlamda siyasi etikliğe sahiptir. Yanlışların kabullenilip gereğinin yapıldığı ülke sayısı azdır. Tüm siyasi partiler kendilerinin kazandığı ortaya koyacak bir yön bulup onun arkasından gider. Ancak kaybeden siyasi partilerin hiç biri iktidar olamadığını, seçimi kayıp ettiğini kabullenmez. Çıkıp da net şekilde siyasi parti başkanları ya da sözcüleri biz şu konularda yanlış yaptık ve kayıp ettik, seçimi kazanamadık demez. Diyenler de her zaman arkasına bir ‘’ama’’ kuyruğu takarak aslında nasıl kazançlı olduklarını anlatırlar. Olan gayet nettir. İktidar değilsen kaybedensin. Bunun lamı cimi yok. Bunun bahanesi aması maması yok. Sonuç, elmas kadar saf bir gerçektir. Aynı saflıkta ve gerçeklikte, sertlikte bir şey bulamazsan elması kıramazsın. Bir başka gerçek de bizler için geçerlidir. Bu konuştuklarımız, yazdıklarımız defalarca tekrarlandı ve yazıldı. Bunları söyleyip yazdığımız için bir şey değişti mi? Hayır. 21 Yıldır Ak Parti seçimlerden her seferinde başarı ile çıkıyor. Bunun analizinden çıkan gerçek ise, muhalefetin sürekli seçim kaybettiğidir.
Bunların bu kadar farkında olup, sen ne yaptın diyebilirsiniz. Gayet haklısınız. Sadece şikayet edip, laf sokuşturarak, yazarak çizerek bir şey olmaz. Taraf olmak gerekir. Olduğun tarafta da çalışman gerekir. Ben de uzun yıllar sonra tarafımı seçip parti üyesi oldum. Beni takip edenler partimi bilir ya da tahmin etmekte çok zorlanmazlar. Elimden geldiğince parti içinde aktif olmaya çalışıyorum. Başarabildiklerim var başaramadıklarım var. Bu partim içinde geçerli. Yapabildikleri var, yapamadıkları var. Yapabildiklerinde sonuna kadar yanındayım. Yapamadıklarını içinde sonuna kadar yanındayım. Tüm yanlışlarına muhalifim, düzeltene kadarda karşısındayım. Particilik bunu gerektirir. Benim şahsi düşüncem bu. Böyle olmadığı zaman benimde mevcut seçmenden farkım kalmaz, partimin de düzen partilerinden bir farkı kalmaz. Mevcut seçmen yapımız son 21 yıllık süreç içinde çok fazla değişim göstermedi. Türk seçmeni tüm siyasi yaşamımız boyunca seçilene oy vermiş ve kendi iradesi ile seçememiştir. Tüm seçimler bana göre seçemeyenlerin seçimi olmuştur. Olmaya da devam edecektir. Bir partide adaylık sistemi genelde Parti Meclisi olarak adlandırılan ekipçe yapılır. Alt kadrolar genelde parti meclisinin üyelerine iyi gözükme derdinde oldukları için aday önerilerinde bunu gözetirler. Alt kadroların listeleri oluşturulması sırasında izlenecek yapı ve işleyiş bellidir. Ancak hiçbir zaman eşitlik gözetilmez. Her şekilde kayırmacılık, senden benden olan, o bize muhalif, o bunu dedi, şu şunu yaptı ile seçilir adaylar. Sonrasında sahaya inilir. Meydanlar doldurulur, meydanlar boş kalır. Meydanlar Türk siyasi hayatında belirleyici unsur değildir. Partilerin seçim mitinglerine kendi üyeleri ve sempatizanları çoğunlukta olmak üzere on binler, yüzbinler katılabilir. Katılım olamaya da bilir. Bunların sandığa nasıl yansıdığını geçen seçimde gördük. Meydan ayrı söyledi, sandık ayrı.
Bu seçimlerde aynı şeyler olacak. Seçmen değişmedi, partilerde değişmedi sadece bir muhalif partide parti başkanı değişti. Onunda seçime çok büyük etkisi olmayacak. Alınacak belediyeler üç aşağı beş yukarı belli. Muhalefet fazladan birkaç ilçe, birkaç belde, birkaç büyük şehir alabilir. Bunların alınması iktidar olundu anlamını taşımaz. Nasıl ki geçen yerel seçimlerde iktidarın elindeki büyük şehirlerin alınması bir değişiklik nedeni olmadı. Bu seçimde de değişikliğe neden olmayacak. Benim anlatmak istediğim, mevcut sistemin bozukluğu. Sistem baştan aşağıya bozuk ve yanlış. Benzetmek belki biraz garip gelecek ama Hegel’in materyalizmi gibi bir sisteme sahibiz. Başlar ayak, ayaklar baş olmuş durumda. Bunun çözümü gayet basit. Olanı ters çevireceksin. Seçmen seçebilecek. Seçemeyenle değil, seçebilenle seçime gideceksin. Bunun başarıldığı gün sandıktan gerçek iktidarlar çıkacaktır. O zamana kadar olacak olan ise, “Aldım verdim, ben seni yendim.”, “Alamazsın veremezsin, sen beni yenemezsin” den öteye geçemez…
Diğer köşede buluşmak üzere…