Başlangıçta banka soygununun gerçekleştiği meydandan sonra “Norrmalmstorg sendromu” olarak adlandırılan Stockholm sendromu, o zamandan beri, 1970’lerde gazete varisi Patty Hearst‘ün kaçırılması da dahil olmak üzere, dünya çapında rehin alma olaylarında kullanılıyor.
İşte Stockholm sendromuna ve adını nasıl aldığına bir bakış.
STOKHOLM SENDROMU NEDİR?
Rehin alma ve kaçırma durumlarında rehineler ile onları kaçıranlar arasında gelişebilecek bağı ifade eder. Bazı durumlarda rehineler kendilerini kaçıranlara ve davalarına sempati duyabilir ve hatta polise karşı çıkabilir. Uzmanlar bunu bir bozukluk teşhisinden ziyade, bazı rehinelerin esir tutulmaya ve istismara dayanmak için kullandıkları psikolojik bir başa çıkma mekanizması olarak tanımlıyor.
ADINI NASIL ALMIŞTIR?
Terimin kökeni, Ağustos 1973’te İsveç‘in başkentinde yaşanan bir banka soygunu sırasında polise danışmanlık yapan İsveçli kriminolog ve psikiyatrist Nils Bejerot’ya kadar uzanabilir. Bu gerginlik sırasında rehinelerden bazıları rehinecilerin yanında yer aldı ve onlara karşı çıktı. Polis, Bejerot‘nun “Norrmalmstorg sendromu” adını verdiği bir fenomen. Uluslararası alanda Stockholm sendromu olarak tanındı.
Bejerot‘un kızı Susanne, 1988’de ölen babasının bu terimin dünya çapında bu kadar ilgi göreceğini hiç düşünmediğini söylüyor. Çarşamba günü “Bunun bu kadar büyük bir olay olacağını anlamadı” dedi.
O BANKA SOYGUNUNDA NELER OLDU?
23 Ağustos 1973’te 32 yaşındaki hükümlü hırsız Jan-Erik Olsson, hapishaneden izinliyken Stockholm şehir merkezinde bir banka soymaya çalıştı. Polis hemen müdahale etti ve çatışma çıktı.
Hafif makineli tüfekle silahlanan Olsson, dört banka çalışanını rehin aldı ve 3 milyon kron, kurşun geçirmez yelek ve bir kaçış arabası talep etti. Ayrıca eski hapishane arkadaşı Clark Olofsson‘un da hapishaneden serbest bırakılarak bankaya getirilmesini talep etti. Yetkililer kabul etti.
Drama, polisin Olsson ve Olofsson‘u teslim olmaya ikna etmeye çalıştığı sırada İsveç’te canlı televizyonda oynandı. Hatta Başbakan Olof Palme bile müzakerelere katıldı.
Bir noktada, Kristin Enmark adlı rehine telefonda Palme’ye iki suçludan değil polisten korktuğunu söyledi. Yetkililere taleplerinin karşılanması çağrısında bulundu. Enmark daha sonra güvenliğinin garantörü olarak gördüğü Olofsson ile bir bağ kurduğunu söyledi.
28 Ağustos’ta polisin göz yaşartıcı gaz kullanarak bankaya baskın yapması, Olsson ve Olofsson‘u tutuklayıp rehineleri serbest bırakmasıyla sona eren çatışmada iki polis memuru kurşunla yaralandı.
STOCKHOLM SENDROMUNUN DİĞER ÖRNEKLERİ NELERDİR?
En iyi bilinen vakalardan biri, ertesi yıl, 1974’te, zengin bir gazete patronunun 19 yaşındaki torunu Patty Hearst‘ün, bilinmeyen bir silahlı devrimci grup olan Symbionese Kurtuluş Ordusu tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde kaçırılmasıyla yaşandı.
İki ay sonra, Hearst‘ün SLA‘ya bağlılığını açıklaması, ailesini kınaması ve SLA bayrağı önünde silah taşıyan bir fotoğraf için poz vermesinin ardından, Hearst‘ün kendisini kaçıranlarla bağları ve Stockholm sendromu kavramıyla ilgili sorular ortaya çıktı. 1975’te tutuklandı ve yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı. Başkan Jimmy Carter 1979’da cezasını hafifletti. Daha sonra Başkan Bill Clinton tarafından affedildi.
Stockholm sendromu aynı zamanda aile içi şiddet veya çocuklukta cinsel istismara maruz kalan ve istismarcılarıyla bağlantı kuran mağdurlar bağlamında da uygulanmıştır.
GERÇEK MI EFSANE MI?
Stockholm sendromu, Amerikan Psikiyatri Birliği‘nin Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı‘nda veya Hastalıkların ve İlgili Sağlık Sorunlarının Uluslararası İstatistiksel Sınıflandırmasında bir tanı olarak listelenmemiştir. Bazı uzmanlar bunun psikolojik bir durum mu yoksa sadece bir hayatta kalma stratejisi mi olduğunu (bazı insanların aşırı tehlikeyle karşı karşıyayken yaptığı rasyonel seçimler) olup olmadığını sorguluyor.
ABD’de bazı kolluk kuvvetleri uzmanları bu olgunun nadir olduğunu ve medya tarafından gereğinden fazla duyurulduğunu söyledi. Ancak kitaplar, filmler ve müzik de dahil olmak üzere popüler kültürde hâlâ sıklıkla yer alıyor ve İngilizce sözlüğe, kendilerine kötü davranan başkalarıyla beklenmedik bağlar kuran insanlar için kullanılan gayri resmi bir terim olarak girdi.
Stockholm sendromu, Kate Winslet, Josh Brolin ve Gattlin Griffith‘in başrollerini paylaştığı 2013 yapımı gerilim filmi ” İşçi Bayramı ” ve Ethan Hawke ve Noomi Rapace‘nin rol aldığı 2018 filmi ” Stockholm ” gibi filmlere ilham kaynağı oldu. İkincisi, 1973’teki başarısız banka soygununu anlattı. Aynı zamanda One Direction, Muse ve Blink-182 gibi grupların şarkılarının da adıdır.