4 milyona yakın kamu emekçisini ve 2 milyona yakın memur emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme kapsamında, hükümetin ikinci teklifi de çalışanların taleplerinin çok altında kalınca sendikalar iş bırakma kararı aldı.
KESK ve bağlı sendikaları, Sivas’ta iş bırakma eylemiyle birlikte basın açıklaması düzenledi.

Eğitim Sen Sivas Şube Başkanı ve KESK Dönem Sözcüsü İbrahim Kılıç’ın açıklamaları şöyle;
Bizler, Kamu Emekçileri Konfederasyonu KESK’e bağlı iş kollarındaki sendikalara mensup kamu emekçileri, emeğimizin onuru, demokratik çalışma yaşamı ve insanca yaşanacak bir ücret talebiyle, bugün iş bıraktık. Bundan iki yıl önce, 7. Dönem TİS sürecinde de, daha önceki 6. Dönem TİS sürecinde de, aynı tepki ile ve aynı kararlılıkla buradaydık.
Türkiye’nin de taraf olduğu “International Labour Organization” İLO Sözleşmesinin tarif ettiği, grevli toplu sözleşme hakkımızı içermeyen 4688 Sayılı Kanun revize edilmedikçe ve demokratik bir çalışma yaşamının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde değiştirilmedikçe, görünen odur ki, buralarda olmaya devam edeceğiz.
Çünkü ülkeyi yönetenler 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görüyor. Hepimize daha fazla yoksulluk, sefalet ve geleceksizlik dayatmaya çalışıyor. Bu ülkenin kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor. Emek karşıtı, sermaye yanlısı bu Yeni Türkiye modelinde, kamu hizmetlerine, kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar kısıldıkça kısılıyor, ülke kaynakları sermayeye peşkeş çekiliyor. Eğitimden, sağlığa, ulaşımdan haberleşmeye tüm kamu hizmetleri, aşamalı olarak özel sektöre devredilmeye devam ediliyor. Bu modelde, kamu binaları ticarethane, vatandaşlar artık birer müşteri. Bu modelde biz kamu emekçilerinin payına düşen ise, düşük maaşlarla çalışma, çalışırken yoksullaşma ve emeklilikte sefalet.
Dolayısıyla bizler bugün sadece kendimiz için değil, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir kamu hizmeti hakkı yok sayılan başta dar gelirliler olmak üzere, emekliler, gençler, kadınlar, tarımsal üreticiler, bu ülkenin tüm insanları, tüm yurttaşlarımız için buradayız.
Değerli Halkımız, 28 Temmuz’da başlayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin ilk teklifi; 2026 için %10 + %6, 2027 için %4+%4, ikinci teklif ise sadece 2026 için mevcut taban aylığa 1000 tl. artıştır. Üstelik 2 yıl için geçerli olan bu teklifte şu ana kadar enflasyon farkı verilmesine ilişkin tek bir cümle bile kurulmamıştır.
Mevcut takvime göre toplu sözleşme görüşmeleri yarın bitecek ve Hakem Heyetine başvuru süreci başlayacak. Ama şu saate kadar, maaşlara yansıyan komik oranlar dışında; kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık.
Şimdi Sayın Bakana soruyoruz, teklifinizde;
- İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı? YOK
- Konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı var mı? YOK
- Büyümeden, refahtan pay var mı? YOK
- Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı? YOK
- Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı? YOK
- Mülakatın kaldırılması var mı? YOK
- Kadın emekçilere yönelik; cinsiyet ayrımcılığına cezai yaptırımlar var mı? YOK
- Bizim için en önemlisi grev hakkını da içeren Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı? O da YOK…
O halde ortada ciddi bir Toplu Sözleşme Teklifi de yok.!
Dolayısıyla buradan masada “yetkili” sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin, tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine daha tahammülü kalmamıştır. Bu nedenle hiç kimse;
Hepimizle dalga geçilen bu teklife değer yüklemeye çalışmasın. Milyonların maaş artışı talebinin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek “Üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın.
Hiç kimse, uyuşmazlık durumunda başvurulan Hakem Kurulu’nun objektif ve bağımsız kararlar verdiğine inanmamızı beklemesin. Çünkü, 11 üyesinden 6’sı doğrudan, 1’i dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanan Hakem Kurulunun, hükümetin lütfettiği oranın dışında, emekçinin beklentileri doğrultusunda bir karar vermeyeceğini biliyoruz.
Bu karanlık atmosferden çıkış yolu; “Hepimiz aynı gemideyiz”diyenlere karşı, “Hayır siz o geminin lüks kamarasında seyehat ediyorsunuz, bizler gemiyi yürüten gücün ta kendisiyiz, geminin gerçek sahipleri olarak emeğimizin karşılığını istiyoruz”demekten ve haklarımızı müzakere ile değil, mücadele ile elde etmekten geçiyor. İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli istihdam- güvenli gelecek, demokratik- adil bir çalışma yaşamı, halktan yana bir kamu hizmeti ve grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için omuz omuza vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Yaşasın Tüm Emekçilerin Onurlu Mücadelesi, Yaşasın KESK.