Oyun Ve Vergi
“Talih” kelimesi… Kulağa ne kadar da masum ve heyecan dolu gelir, değil mi? İçinde bir umut kırıntısı, bir sürpriz vaadi, kaderin bir tebessümü saklıymış gibi… Yeni yıl öncesi alınan o çeyrek piyango biletinin çizik yüzeyi, iddaa bayisinde yatırılan o “banko” kupon, cep telefonumuzdaki slot oyununun hipnotik ışıkları… Hepsi bize aynı fısıltıyı sunar: “Belki de bugün şans sana gülecektir.”
Ancak bu “şans” perdesinin ardında, duygusuz, rasyonel ve soğuk bir teraziyle işleyen devasa bir endüstri yatar. Ve bu endüstrinin en sadık, en büyük ortağı, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, devletin ta kendisidir.
Durum gerçekten kişisel bir şans meselesi mi? Cevap net ve katı bir HAYIR.
Gerçek şu ki, bireyin cebindeki son parayla oynadığı o “talih oyunu”, sistem için tıkır tıkır işleyen, gelir garantili bir iş modelidir. Bir loto şirketini, bir bahis sitesini ya da bir kumarhaneyi düşünün. Bu yapılar, oyunların matematiksel olarak daima “ev”in “masa her daim kazanır.” İlkesinin lehine kurulduğunu bilir.
Talih oyunu ve Büyük İkramiye
6/49 gibi popüler bir oyunda, büyük ikramiyeyi kazanma ihtimaliniz yaklaşık 14 milyonda 1’dir. Şirket, bilet satışlarından elde edilen paranın yalnızca küçük bir kısmını ikramiye olarak dağıtır. Geriye kalan devasa miktar sistemde kalır. Sizin küçücük ihtimaliniz, onların garanti kârının yanında devede kulak kalır.
Futbol Tahmini ve Oranlar
Bir futbol maçına bahis oynadığınızda “ev sahibi kazanır” oranı 1.80 olarak belirlenmişse, bu oran aslında o sonucun gerçekleşme ihtimalinden biraz daha düşüktür. Aradaki o küçük fark, yani marj (komisyon), bahis şirketinin kârıdır. Siz kuponu yatırdığınız anda o marj otomatik olarak şirkete ayrılmış olur.
Dolayısıyla uzun vadede kaybetmek, bir olasılık değil; olasılık teorisinin soğuk yüzü gereği, matematiksel bir kesinliktir. Oyun ne kadar uzun sürerse, istatistik yasaları o kadar devreye girer ve paranızın kaçınılmaz olarak “ev”e akacağı garanti edilir.
Peki ya yüksek vergiler? İşte sistemin en ustalıklı ve tartışmalı hamlesi burada devreye girer. Devlet, bu “şans” tiyatrosunu uzaktan izlemekle kalmaz; doğrudan bilet satıcısı olarak sahneye çıkar. Vatandaşın umutlarını, anlık heyecanını ve hatta çaresizliğini vergilendirir.
Devlet bu geliri birkaç katmanda tahsil eder Direkt “Umut Vergisi” (Piyangolar ve Loto)
Milli Piyango gibi ulusal oyunlardan elde edilen ciroların çok büyük bir kısmı doğrudan devlet hazinesine aktarılır.
Örneğin, yılbaşı özel çekilişi için 100 TL’ye bir bilet aldınız. Bu paranın ikramiye havuzuna giren kısmı ne olursa olsun, önemli bir bölümü doğrudan vergi, fon kesintisi ve kamu payı olarak devletin kasasına gider. Siz umut satın aldığınızı düşünürken aslında “Umut Vergisi” ödemiş olursunuz. Kaybetseniz de devlet, bu satıştan peşin olarak kazanır.
Spor ve At Yarışlarında Kesinti (Bahis Gelirleri Üzerinden Vergi)
Spor ve şans oyunlarda da aynı sistem işler. Yatırılan her bahis miktarının önemli bir kısmı, şans oyunları vergisi ve fon kesintileri adı altında kaynağında tahsil edilir.
Diyelim ki bir spor oyunu bayisine gidip 50 TL’lik kupon yaptınız. O kupon sisteme girer girmez, bu miktarın belli bir oranı (örneğin %10-15) vergi olarak kesilir. Sonucu kazansanız da kaybetseniz de devlet bu parayı tahsil etmiştir.
Dolaylı Rıza ve Lisanslama Bedeli (Özel Sektörden Vergi)
Özel şans oyunları şirketleri, faaliyet göstermek için devlete milyonlarca liralık lisans bedeli ve ek vergi ödemek zorundadır. Bu maliyet elbette oyunculardan çıkarılır.
X Bahis Şirketi’nin ödediği lisans ücreti ve vergiler, aslında oyuncuların kayıplarından karşılanır. Yani devlet, bu şirketlerin varlığına izin verip onları yüksek vergilerle denetleyerek, vatandaşın kaybettiği her kuruşun bir kısmını kendi kasasına aktarır.
Sistem, yalnızca parayı değil, insan psikolojisinin en temel zaaflarını hedefler:
Umut Ekonomisi “Sadece 10 TL ile hayatımı değiştirebilirim” dedirten küçük harcama, büyük hayal çelişkisi.
Kumarbaz Yanılgısı “Bu kadar kaybettim, mutlaka sıra bana gelecek. Şimdi bıraksam kazanacağım anı kaçırırım” dedirten irrasyonel inanç ve kayıpları telafi etme dürtüsü. Şans oyunlarının sosyal bir eğlence, boş zaman aktivitesi, hatta bazen bir yardım faaliyeti gibi sunularak meşrulaştırılması.
Devlet, işte bu zaafları “düzenler, denetler” … neyse ve en önemlisi vergilendirir. Bir anlamda vatandaşın anlık haz arayışı ve geleceğe dair umudu, bütçede devasa bir gelir kalemi olarak alır.