Türkiye’de her altı ayda bir, TÜİK- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan enflasyon oranlarına göre memur, emekli ve diğer çalışanların maaşlarına zam yapılıyor. Temmuz 2025 itibarıyla son altı aylık enflasyon oranı %16,67 olarak belirlendi ve buna göre SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına %16.67, Emekli Sandığı emekli aylıklarına ise %15.57 oranında zam yapıldı. Ancak bu artışlar, enflasyonla mücadele tartışmalarında sıkça gündeme gelen “Memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlar, talep enflasyonunu artırıyor.” şeklinde bir iddiayı da beraberinde getiriyor. Bu iddia ne kadar gerçeği yansıtıyor?
…
TÜİK, enflasyon hesaplamasında tüm nüfusun harcama eğilimlerini yansıtan ve her yıl yenilenen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) sepeti kullanır. Memur ve emeklilerin harcama kalıpları burada doğrudan ayrıştırılmamakla birlikte, bu grupların bütçesinde gıda, konut, sağlık ve eğitim gibi kalemler daha fazla yer tuttuğu görülmektedir. TÜİK tarafından en son oluşturulan 2024 verilerine göre bahsi geçen sepetteki bu grupların payı şu şekildedir:
Memurlar: ~%5-7 (4 milyon çalışan + aileleri)
Emekliler: ~%8-10 (16 milyon emekli + aileleri)
Toplam etki: TÜFE’nin yaklaşık %13-17’si
Bu durumda, Memur ve Tüm Emekli aylıklarına yapılan zam ortalaması dikkate alınarak %16,12 oranındaki bir zam oranının enflasyona doğrudan etkisi şöyle hesaplanabilir:
%13 ağırlık varsayımı: 0,13 × 16,12 = ~2,09 puan
%17 ağırlık varsayımı: 0,17 × 16,12 = ~2,74 puan
Buna ek olarak, gelir artışının gıda, konut gibi temel ihtiyaçlara talebi artırması ve özel sektörde ücretleri yukarı çekmesi gibi dolaylı etkilerinin de (~0,5-1 puan) olabileceğinden hareketle enflasyon üzerindeki etkisini de hesaba kattığımızda,
Tüm Memur ve Emekli aylıklarında ortalama %16.12 oranındaki bir artışın, Genel Enflasyon üzerinde net etkisinin yaklaşık olarak % 2,14 ile % 3,74 puan arasında olabileceği söylenilebilir.
Asıl Sorun: Maliyet Enflasyonu ve Gelir Adaletsizliği
Bu hesaplama dikkate alındığında, Memur ve Tüm Emekli aylıklarına enflasyon oranında yapılan zam’ların, “iddia edilenin aksine” mevcut enflasyon rakamları üzerindeki etkisinin sınırlı olduğuna işaret eder. Türkiye’deki enflasyonun asıl kaynağı maliyet enflasyonu ve spekülatif fiyat artışlarıdır. Kamu ve özel sektörün enerji, ulaşım ve diğer temel hizmetlere yaptığı zamlar, tüm sektörlerde maliyetleri yükseltmekte; Üretici ve tüketicilerin “enflasyonun sürekli yüksek kalacağı” beklentisi de fiyatları şişirmektedir.
Daha da kritik bir sorun, gelir dağılımındaki adaletsizliktir. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ile piyasadaki gerçek fiyat artışları arasında da büyük bir fark bulunmaktadır. Bu fark bazı (ENAG, İTO gibi) bağımsız kurumlar tarafından yapılan araştırmalarda da ortaya çıkmaktadır. Memur ve Tüm Emekli aylıklarına yapılan zam için doğrudan TÜİK rakamlarının esas alınması (örneğin Son altı aylık enflasyon rakamı ENAG’a göre yaklaşık %30 yerine TÜİK’e göre % 16.67) Memur ve Tüm Emeklilerin reel ücretlerindeki azalmaya, yani satın alma gücünün hızla erimesine yol açmaktadır.
Gelir dağılımında oluşan eşitsizlik aynı zamanda toplumsal ve sosyal dengelerin, “Döviz geliri olan ihracatçılar, turizmciler, spekülatif yatırımcılar (döviz, altın, emlak) gibi ” bir kısım grupların lehine bozulmasına neden olmaktadır…
Sonuç: Enflasyonla Mücadelede Doğru Odak
Memur ve emekli maaşlarına yapılan zamların enflasyona etkisi, genel tablonun yalnızca küçük bir parçasıdır. Asıl çözülmesi gereken sorunlar:
✔ Maliyet enflasyonunu tetikleyen kamu ve özel sektör fiyat politikaları,
✔ Spekülatif fiyat artışlarını önleyecek denetim mekanizmaları,
✔ Gelir dağılımını iyileştirecek adil ücret ve vergi politikalarıdır.
Enflasyonla mücadelede “maaş zamları enflasyon yapar” söylemi, sorunun köküne inmenin önüne geçiyor. Gerçekçi politikalar olmadan, enflasyon değil, halkın refahı düşmeye devam edecek gibi gözüküyor.