Ankara’da yeraltı dünyasında Kaplan grubu olarak bilinen suç örgütünün lideri Ayhan Bora Kaplan tutuklandı. Ayhan Bora Kaplan, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakınlığıyla biliniyor.
T24’ten Tolga Şardan’ın haberine göre, soruşturma kapsamında yeni bir iddia ortaya atıldı. Kaplan’ın temasının bulunduğu üst düzeydeki bir yüksek yargı mensubuna bir süre önce bir villa ve bir lüks araç satın aldığı iddiası gündemde.Villanın Çayyolu’nda olduğu, lüks aracın ise Esenboğa Havalimanı yolundaki bir firmadan alındığı ifade ediliyor.
Kaplan’ın lüks araç için ödediği paranın miktarı 450 bin lira olarak biliniyor. Bu paranın, aracın alındığı dönemdeki bedelinin yaklaşık yarısı olduğunu belirteyim. Aracın bedelinin firmaya ödenme biçimi ise; iddiaya göre yine Ankara’da faaliyet gösteren bir özel hastanenin sahibinin sekreteri üzerinden yapıldı. Şardan “Bu harcamalar, neyin karşılığında yapıldı?” sorusunu da sordu.
Soruşturmayla birlikte gündeme gelen başka bir iddia da şu şekilde gündem oldu. Kaplan’ın Ankara Gaziosmanpaşa’daki ‘Albüm ve Tren’ isimli gece kulübüne giden Sadık Soylu’nun oğlu, eğlenmek amacıyla gece kulübüne geldi. Sadık Soylu; malum Süleyman Soylu’nun amcaoğlu.
Kapının girişinde Sadık Soylu’nun oğlu ile kapıdaki korumalar arasında tartışmada Soylu’nun oğlu dövüldü. Takip eden günlerde, olaya karıştığı gerekçesiyle gece kulübünde çalışan korumalardan üçü, işyerinde ayağından vuruldu. İddiaya göre, tetiği çeken bizzat Kaplan’dı. Vurulan korumalar şikayetçi olmadı. İşin ilginç yanı silahlı yaralama olayı polis kayıtlarında “faili meçhul” olarak kaldı!
SOYLU’YU TERLETECEK SORULAR
Şardan, olayla ilgili ‘yanıtlanması gereken sorular’ başlığında bir dizi soru sıraladı. Söz konusu sorular şu şekilde:
“İlk soru; madem, 2019’da Kaplan ve adamlarına yönelik teknik takip yapıldı, neden savcılık ve emniyet tarafından suç soruşturmasına dönüştürülmedi?
İkinci soru; eldeki verilerin suç soruşturmasına dönüştürülmesine kim / kimler engel oldu?
Üçüncü soru; ülke genelinde organize suç örgütlerine yönelik soruşturmaları yöneten Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı, Kaplan’a yönelik operasyon için düğmeye neden basmadı?
Dördüncü soru; bu dönemde sahip oldukları yetkiyi kullanmak yerine sessizliği tercih eden dönemin KOM Başkanı Mahmut Çorumlu nasıl Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı’na terfi etti? Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş nasıl İçişleri Bakan Yardımcısı oldu?
Beşinci soru; Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Emniyet Genel Müdürlüğü, gelişmelere karşı harekete geçecek mi?”
OPERASYON SÜRECİ
Şardan, operasyonun gerçekleştirilmesinin talimatının ‘yukarıdan’ geldiğini aktardı. Yurtdışına kaçma olasılığı ise Kaplan’ın adamlarının kendi aralarında yaptığı telefon görüşmelerinden belirlendi. Kaplan çok zorunlu olmadıkça iletişimde bulunmuyor. Adamları Kaplan adına gerekli iletişimi sağlıyor.
Bu süreçte Kaplan’ın adamlarının, Kaplan’a ait iş yerlerinin yöneticilerinden “acil para lazım” şeklindeki taleplerinden yola çıkan polis, kaçış olasılığını değerlendirip perşembe gecesi Kaplan’ı havalimanında gözaltına aldı.
TABLO NE ANLATIYOR?
Şardan’ın haberinin ilgili kısmı şu şekilde:
“Bir süredir Kaplan’la ilgili yaşananlar, kapalı kapılar ardından konuşulanlar, müdahale yapılması gerekliliği siyasetin en tepe noktalarında da dillendirildi.
Hele ki, Kaplan’ın özellikle dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile olan “iltisak” iddialarının her geçen gün daha yüksek sesle konuşulması, Kaplan ve adamlarına operasyon yapılmasının önünü açtı.”
Burada önemli bir konu var: Geçmişte özellikle polis ve savcılıklar üzerinden yürütülen benzer süreçlerde tasfiye edilen gruplar veya oluşumların yerini, siyasetin şekillendirdiği yenilerinin doldurduğu biliniyor.
Kamuoyunda bilhassa sosyal medyada bu konu hakkındaki paylaşımlarda en çok endişe edilen durum, tasfiye edilenlerin yerine yenilerin gelme olasılığı.
Bu satırların yazarı olarak; ortaya konulan endişenin yersiz olduğunu söyleyemem. Yakın tarihte benzer süreçte yaşandı; ki Ayhan Bora Kaplan’ın kendisi de böyle bir sürecin sonucudur.
Madem siyaset ve devlet böylesi bir iradeyi ortaya koydu; bunun devamının gelmesi şart.
Ülke genelinde hemen her yaşam alanının kendine özgü mafyası var. Bu yapıların tarumar edilmesi; sosyal adalet, kamu yönetimi ve huzurlu bir coğrafyanın sağlanmasında önemli.
Devletin olanakları kullanılarak oluşturulan çetelerin, yine devletin olanaklarıyla ortadan kaldırılmasının kıymeti gelecek kuşaklara bırakılacak mirastır.
Bir ilave daha yapayım; Kaplan’ın gözaltına alınmasından sonra Ankara Emniyeti’ne gelen “süreci takip” telefonlarının ardı arkası kesilmedi. Özellikle yargı kanadından “meraklı” davranış içindeki fazlaca isim, emniyetten bilgi almaya çalıştılar. Bu durum savcılık ve polisin dikkatinden kaçmadı.
Özellikle bürokratlar üzerindeki “devletin gözü” yeniden devrede.
Operasyondan sonra yaptığı sosyal medya paylaşımından dolayı eski İçişleri Bakanı Soylu’ya parantez açmakta fayda var.
Soylu’nun gelinen noktada, durumdan fazlaca rahatsız olduğu anlaşılıyor.
Nasıl olmasın ki?
Makamında kendisini ziyaret eden Sezgin Baran Korkmaz’ın kamera görüntülerinin dışında suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın işlettiği “Albüm ve Tren” adlı gece kulübünün açılışı ile ilgili görüntülerden, bu görüntülerin bir yerlerde olmasından da söz ediliyor kulislerde.
Paylaşımını “hezeyan” olarak tanımlamak mümkün kuşkusuz.
Kendisinin karşısında olan hemen herkesi “iltisakla” itham eden Soylu, bu kez kendisi “iltisaklı” duruma düştü.
Yürütülen çete soruşturmasının haberleştirilmesini, “kendisine yönelik operasyon” olarak yorumlayan Soylu’nun konu üzerinde düşünmesinde fayda var.
Bu sonbahar epey hareketli geçecek. Vaziyet bunu gösteriyor.”