“ALTIN PORTAKAL” ÇÜRÜDÜ!
Aslında sorun, KHK zulmünün bütün çıplaklığıyla anlatıldığı “Kanun Hükmü” adlı belgeselin, Altın Portakal Film Festivalinin yarışma bölümünde yer almasıyla başlamadı.
Meselenin siyasi iktidar açısından daha içsel bir boyutu var ki, o da AKP’nin aralıksız 20 yılı geride bırakan iktidarı ile birlikte oluşturduğu sosyal/siyasal hegemonyasını bir türlü sanat ve kültür dünyasında kuramaması.
AKP’nin attığı onca adım, “bu alanda da varız” velvelesini, Hasan Kaçan, Muazzez Ersoy, Uğur Işılak, Şafak Sezer, Yavuz Bingöl ve en son, Tamer Karadağlı’dan öteye taşıyamadı.
Nitekim çiçeği burnunda Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Karadağlı apar topar bir açıklama yaparak, Altın Portakal’dan çekildiğini duyuran Kültür Bakanlığı’nın yanında olduklarını beyan etti. Patronu ne de olsa, ters düşmesi beklenemezdi.
Sanatın evrensel değerleri bir bütün olarak içinde barındırıyor olmasının yarattığı zırhı delemeyen ve istediği kıvama getirmeyi başaramayan AKP’nin tek derdinin, KHK’lı iki yurttaşın karşı karşıya kaldığı sorunları anlatan bir film üzerinden bir türlü söz geçiremediği muhalif sanat çevreleri ile restleşmek olduğunu düşünmüyorum açıkçası. AKP’nin Bakanlığı böyle bir fırsatı kolluyormuş gibi geldi bana. Meselenin akçeli boyutu daha ağır bastı bence.
Malumunuz, sinema, tiyatro gibi hem üretim aşaması, hem de sunumuyla ciddi kaynağa ihtiyaç duyan sanat dalları için Kültür Bakanlığı’nın ödenekleri son derece hayati önem taşıyor. Bakanlığın burada sergilediği çekilme tiyatrosu, aynı zamanda parasal desteği de çekmek ve bir anlamda cezalandırmak anlamına geliyor ki, verdiği mesaj bugünü değil, özel ve ödenekli tiyatrolar ile, bağımsız sinemacıların gözünün korkutulması amaçlanmıştır.
“Ben yoksam bir hiçsiniz” hoyt huytu, sinema ve tiyatro kültürü için bir anlam taşımasa da, işin emek ve emekçiler boyutunu etkiliyor maalesef.
Sinema ve tiyatrolara sağlanan devlet katkısının yıllık 100 milyona ulaştığı düşünülürse, Kültür Bakanlığı’nın elinde baya büyükçe bir sopa olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi bu sopa ile Altın Portakal’ı terbiye etmek için gösterdiği cüretin analiz edilmesi ve Türkiye’nin giderek aşınan bütün değerleri gibi, tiyatro ve sinemanın da payına düşeni aldığını kabullenme zamanıdır. Kimse, Kültür Bakanlığı’nın Altın Portakal’dan çekilme kararını bir yenilgi olarak görmemeli, göstermemelidir. Bu dümdüz bir taktiktir, arkası karanlıktır.
Çünkü AKP hiç bir fırsatı oluruna bırakmak istemeyen organize bir yapıdır. Hatırlayın, geçtiğimiz yıl gösterimde olan Emin Alper’in “Kurak Günler” filmini. Daha dün Yargıtay’ın 18 yıllık cezasını onadığı Çiğdem Mater’in yapımcılığını üstlendiği Kurak Günler’den desteğini ne için çekmişti Kültür Bakanlığı.
Filmin senaryosunda yapılan değişiklikleri bahane ederek çekim aşamasındaki maddi desteği faiziyle birlikte geri istemişti, muhtemelen almıştır da. Ama biz Kurak Günler filminden Kültür Bakanlığı desteğinin çekilmesinin sebebinin filmde ağır bir LGBT vurgusu bulunduğu -aslında hiç öyle bir şey yok, bu tamamen dedikodu – ve yapımcısının bir Gezi tutsağı olan Çiğdem Mater olduğunu biliyoruz.
Biraz daha geriye, 2021’e gidersek bir özel tiyatro topluluğu olan Kadıköy Moda Sahnesine o yıl Kültür Bakanlığı desteğinin, Moda Sahnesinin Türk örf ve gelenekleri ile ters düşen bir konseptte yer alması sebebiyle kesildiğini görürüz.
Türk örf ve gelenekleri…kime göre, neye göre?
Allah’tan Ankara İdare Mahkemesi, Kültür Bakanlığı’nın Moda Sahnesi’ne 2021-2022 sezonunda devlet desteği verilmemesi kararını hukuka aykırı bulmuş ve gerekçeli kararında, tiyatroya desteğin kesilmesindeki sebeplerin muğlak olduğunu açıklamış ve Moda Sahnesi davayı kazanmıştı.
Yani kısaca, mesele Altın Portakal’da hangi filmlerin yarışacak olmasından daha önemli ve hayati olan AKP’nin buradan fırsat devşirmek istemesidir.
Bir fırsat yakalamış mıdır orası biraz flu, ama gerçek olan bir şey var ki, AKP, Türkiye sinemasının yüz akı olan Altın Portakal geleneğini çiğnemeye ve portakalı çürütmeye cüret etmiştir.
Yazı yayına hazırlandığı dakikalarda Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in bu yılki Altın Portakal Festivali’nin iptal edildiği tweet’i düştü sosyal medyaya.
“Saldır – Yıprat – Yok Et” tam bir AKP klasiği ile karşı karşıyayız.
Kendisine benzemeyeni, kendisiyle aynı paralelde durmayanı en avam söylem ve yaklaşımla “terörize” etme becerisi, AKP’nin 20 yıllık var oluş reçetesi. Belki de tam olarak hedeflediği şey buydu, çünkü bu festivaldeki hiç bir şeyin onların kafasında rasyonel bir karşılığı yok. Söylenecek çok şey var belki, ancak şimdi sözün bittiği yerdeyiz.
Sözün bittiği yerdeyiz.
İbrahim KILIÇ