Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin‘in TBMM‘de yaptığı konuşmada, tarikat ve cemaatlerle işbirliği protokolü imzalamaya devam edeceğiz ifadeleri üzerine Eğitim Sen Sivas Şube Başkanı İbrahim Kılıç bir basın açıklaması yayımlayarak tepki gösterdi.
Eğitim Sen Sivas Şube Başkanı İbrahim Kılıç açıklamasında, “ÇEDES öncesi bazı gerici yapılarla yapılan kısmi protokollerin mahkemeler tarafından iptal edilmiş olmasının acısını, ÇEDES gibi daha kapsamlı ve içeriği çok daha karanlık bir proje ile çıkartmaya çalışan bu zihniyetin, ülkenin eğitim sistemine katabileceği hiçbir şey yoktur. Bu konuşmadaki ötekileştirici ve projelerine karşı olan kesimleri töhmet altında bırakan dil, sürecin bundan sonra nasıl ve nereye evrileceğinin de işaretidir.” dedi.
Kılıç, Laikliğin, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanınmaması ve farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşulu olduğunu vurguladı.

İbrahim Kılıç açıklamasında şunlara değindi;
MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN’İN AÇIKLAMASINI NASIL OKUMALIYIZ?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN’in, 2024 Yılı Bütçe Görüşmeleri kapsamında bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçeleri üzerinde TBMM’de yaptığı konuşmasındaki; “Sizin tarikat-cemaat dediğiniz bizim ise STK dediğimiz yapılarla protokoller yapmaya devam edeceğiz. Ben bu protokollerle bize hizmet eden, destek olanlara da teşekkür ediyorum. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız… Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Ben o STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buradan devam edeceğim.” Şeklindeki kısım, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca, bir bakanın, ülkenin eğitim sistemi hakkında sarfettiği en talihsiz ve en korkunç ifadelerdir. Bu ifadelerin kabul edilmesi mümkün değildir, bize göre yok hükmündedir ve tümden reddediyoruz.
ÇEDES öncesi bazı gerici yapılarla yapılan kısmi protokollerin mahkemeler tarafından iptal edilmiş olmasının acısını, ÇEDES gibi daha kapsamlı ve içeriği çok daha karanlık bir proje ile çıkartmaya çalışan bu zihniyetin, ülkenin eğitim sistemine katabileceği hiçbir şey yoktur. Bu konuşmadaki ötekileştirici ve projelerine karşı olan kesimleri töhmet altında bırakan dil, sürecin bundan sonra nasıl ve nereye evrileceğinin de işaretidir.
Okullarımızı uzun süredir belli bir inanç ve mezhebi temsil eden zihniyetin kuralları ve uygulamaları ile karşı karşıya bırakanların asıl derdi, asıl meramı, bu açıklama ile ifşa olmuştur.
Siyasi iktidarın 12 Eylül rejiminden miras aldığı ‘Türk-İslam sentezi’ yaklaşımının kurumsal gerekleri geçtiğimiz 21 yıl içinde adım adım hayata geçirilirken, MEB’in proje ve protokoller üzerinden eğitim sisteminin içine yerleştirdiği dini vakıf ve cemaatlerin, bu tür projelerin ortağı oldukları gerçeği ile karşı karşıyayız. MEB tarafından eğitim müfredatının dini değerler çerçevesinde biçimlendirilmesinden tutun da, okullarda dini etkinlikler üzerinden somut uygulamalara kadar hemen her alanda; belirli bir inanç ve mezhebe ait motifler ülkenin eğitim sürecine adım adım yerleştirilmiş durumdadır.
Geçtiğimiz 21 yıl içinde, eğitim biliminin en temel ilkeleri ve öğrencilerin gelişim süreçleri yok sayılarak hayata geçirilen dinselleştirme adımları, öğrenciler ve veliler üzerinde yoğun psikolojik baskı oluşturmaya başlamıştır. Türkiye’de eğitimin dinselleştirilmesi, eğitim sisteminin, önceden belirlenmiş siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda; biçim, içerik, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi ve biçimlendirilmesi şeklinde hayata geçirilmiştir. Eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi sürecinde, bir taraftan imam hatip okullarının sayılarının arttırılması politikası sürdürülürken, diğer taraftan MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer dini yapılarla sürdürdüğü işbirliği, ülkenin tüm okullarının İmam Hatipleştirilmesi amacına yönelik bir tezgahtır.
Bu tezgahın ilk işareti, 13 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan yasal düzenlemeyle MEB’e bağlı, imam hatip liselerinde mesleki eğitim için ‘çeşitli kurumlardan destek almanın’ önünü açan yasal düzenlemedir. Bu düzenlemede, söz konusu işbirliği; “İmam hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince ‘imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara’ yönelik eğitimlerle ilgili ‘çeşitli kurumlardan destek alınabilecektir” şeklinde tarif edilmiştir.
Ne kadar ilginçtir ki, bu düzenlemenin hemen ardından; TÜGVA ve TÜRGEV gibi vakıflar ve sayısız dernek bir biri ardına kurulmaya başlanmış, iktidar eliyle bu yapılara çeşitli muafiyetler ve imtiyazlar sağlanmıştır.
Ve yine bu yasal düzenleme ile, başta TÜGVA ve TÜRGEV olmak üzere, Ensar Vakfı, İHH, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı ve Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen Peygamber Sevdalıları Derneği vb. gibi dini vakıf ve derneklerin devlet okullarında seminer verebilmesi, kitap dağıtabilmesi, yarışmalar düzenlemesi ve kendi kurumlarında öğrencileri stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır.
Görüldüğü üzere, bütün süreç belirli bir perspektif çerçevesinde yürütülmekte ve eğitim sisteminin dini kurallara göre düzenlenmekte, bu durumun okullarımızda yarattığı, inanan-inanmayan, ibadet eden-etmeyen gibi ayrımcılığın ne boyutlar yaşanacağı dikkate alınmamaktadır. Toplumda ve okullarda bütün din ve inançtan insanlar, eşit koşullarda yaşamak ve aynı kurallara uymak durumundadır. Laiklik, herhangi bir gruba ya da mezhebe dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanınmaması, farklı inanç ve dinlerdeki insanlar arasında eşitliğin sağlanmasının temel koşuludur. Eşit yurttaşlık ilkesinin de gereği budur. Bu noktada, devlet eliyle gerçekleştirilmek istenilen yapısal dönüşümü reddediyor, bu yapısal dönüşüm kapsamındaki girişim ve uygulamalara karşı, konunun öznesi olan ve laik-demokratik eğitiminin geleceği adına hassasiyetleri bulunan bütün eğitim bileşenlerini birlikte hareket etmeye ve mücadeleye davet ediyoruz.