AÇLIK
Bu gelen savaş ilk değil.
Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu.
Bertolt Brecht
İnsan fiziksel varlığını sürdürmek için yemek yemelidir. Bunu yapamadığında ortaya çıkan duruma AÇLIK denmiştir. Açlık içinde bulunduğumuz toplumun yapısına ya da yaşadığımız ortam şartlarına göre değişkenlik gösterir. Tarımsal gıda ile geçinenler için ürünün azlığı açlık nedenidir. Büyük şehir insanı için ürünün azlığı, raftaki gıdanın fiyatının yükselmektedir. İnsanlar düşük gelir nedeniyle gıdaya ulaşamadığında raftaki fiyatın yüksekliği açlık nedenidir. Kısaca açlığın nedeni gıdaya ulaşamamaktır. Yeterli beslenemeyen insan da açtır; tek tip beslenen insan da açtır. Bu açlık insanda geri dönülmesi mümkün olmayan hasarlar bırakır. Eksik ve az beslenen insanlarda gelişim bozuklukları ve zekâ geriliği görülme oranı normal beslenen insanlara göre daha yüksektir. Ayrıca uzun yıllar süren açlık genetik mirasında bozulmasına neden olur. Yapılan araştırmalara göre tüketilen besinler vücudun metabolik enerji gereksinimini sağlamakla birlikte zihin ve öğrenmenin de dahil olduğu bir çok beyin fonksiyonlarını etkiler. Besinler ve beslenmenin duygu durumu ve davranışları etkilediği hem fiziksel hem de duygusal iyilik haline katkıda bulunduğu görüşü giderek daha çok kabul görmektedir. Bundan başka, duygu durumu da bireyin ne tür besinleri tüketeceği yönündeki seçimlerini ve kararlarını etkilemektedir. Çeşitli besin ögeleri yetersizliğinin sadece öğrenme fonksiyonlarda zayıflama ve depresif ruh haline yol açmakla kalmayıp, saldırgan davranışların sergilenmesinde de etkili olduğu bilinmektedir. Beslenmenin duygu durumu, davranış ve öğrenme üzerine etkilerinin ortaya çıkmasında beyin-bağırsak aksındaki sinyallerin önemi günümüzde daha iyi anlaşılmıştır. Tüm bunların sonucu uzun süreli açlık savaşın davetiyesidir. Savaşta aslında kazanan tarafın olmadığını Bertolt Brecht çok güzel anlatmıştır dizelerinde.
Medeniyetlerin kurulması, yükselmesi ve yıkılması tamamıyla açlık hissinin ne kadar tatmin edildiği ile doğru orantılıdır. Çevremizde bulunan bir çok araç-gereç üretiminde tetikleyici olan, gıdaya ucuz ve hızlı ulaşma isteğidir. Gıdaya ulaşımın ardı sıra gelen istekler ise tüketimdir. Tok karınlar gıda haricindeki ürünleri daha çok tüketir. Bu nedenle modern zaman yiyecekleri tokluk hissi vermesi için daha çok şeker ve karbonhidrat içermektedir. Kapitalist düzenin farkına varıp sürekli pompaladığı bir sektör haline gelmiştir gıda sektörü. Yüksek kalorili gıdalar üretilmekte ama aynı zamanda da tokluk hissi bastırılmaktadır. Gıdalara eklenen kimyasal ve yapısı değiştirilmiş ürünler sürekli açlık hissini tetiklemektedir. Sonuç sürekli yeme isteği. Tüketimin karşılanması için gerekli olan ürünlerin üreten kesimaz ise üründe az olur. Tüketimle üretim arasındaki açık Ülkeler arasındaki ticaret ile kapatılır.. Ancak bu günümüz şartlarında yeterli olmamaktadır. Tüketimin karşılanması için üretim, üretim içinde hammadde gerekmektedir. Hammaddeye ulaşım gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Kapitalist emperyal güçler sürekli hammadde stoklamaktadır. Tükettiğin çok üstünde miktarlarda stokları mevcuttur. Bunun sonucu güçsüz ülkelerin aç kalmasıdır.
Açlığın önüne geçebilmek için öncelikle aç gözlülüğün ve stokçuluğun önüne geçmek gerekmektedir. Bu yapılmadığı sürece Dünya üzerinde açlık devam edecektir. Bu açlığı daha derinleştiren savaşlar devam edecektir. Tüm bunların sonucunda kazanan kapitalist düzen kaybeden ise emekçi sınıfı olacaktır. Savaşta hangi tarafta olduğunuz bu denklemin kazananını ve kaybedenini değiştirmez. Geçmişten bunu güne kadar olan budur. Bu günden sonra tek değişken kullanılan silahlardır. Bu silahların içinde en tehlikeli olanıda gıdadır. Aç kalan insan karnını doyurmak için her şeyi yapabilir. Canını, kanını, vücudunu, çocuğunu, evini kısaca elinde olan her şeyi gıdaya ulaşmak için satabilir. İhtiyacına ulaşmak için ne gerekirse yapar. Zaman içinde kapitalist sistem bunu çok iyi analiz etmiştir. Amaç için elde olan imkanların tümünü kullanılmıştır. Diyalektik materyalizm bunların içindedir. Kapitalist sistem diyalektiği biz sosyalistlerden çok daha iyi kullanmaktadır. Ayrıca diğer sosyalist uygulamalarıda siteminin içine katmaktadır. Kimse savunmaya geçip kendini kandırmasın. Kapitalizm sürekli olarak kendini değiştirmektedir. Günün şartlarına uyum kapitalist sitemde çok hızlıdır. Kapitalistler günlerini tartışarak, kavga ederek ya da geçmişi yad ederek geçirmiyor. Emeği ucuzlatıp, köle düzeninin devamı için yeni teknolojiler, yeni makineler, yeni silahlar üretmeye devam ediyor. Gücünün kaynağı olan sermayeyi koruyup gözetiyor. Emek sömürüsüne devam için tüm gerekleri yerine getiriyor. Sonuçta kimin başarılı, kimin başarısız olduğu ortadır. Bunu anlamak için Dünyadaki aç insanların sayısına bakmak yeter…
Diğer köşede buluşmak üzere.