ARJANTİN: ‘’DÜŞEN KALE’’
Sol ve sosyalist söylemlerin güçlü olduğu Arjantin son seçimde radikal sağın zaferine tanık oldu. Ülkede olan yüksek enflasyon, yaşam standartlarının düşüklüğü, işsizlik, özgürlüklerin kısıtlanması vd. bir çok unsur yaşanmasına rağmen sosyalistler kazanamadı. Anarko-kapitalizm savunucusu kazandı. Nedir anarko-kapitalizm?
‘’Anarko kapitalizm (ayrıca liberteryen anarşizm, özel mülkiyet anarşizmi, piyasa anarşizmi veya serbest piyasa anarşizmi ile ifade edilebilir) özel mülkiyet hakkına, iktidar müdahalesinin reddine ve temel toplumsal etkileşim mekanizması olarak rekabete dayalı serbest piyasanın savunusuna dayanan siyasal düşüncedir.’’ Alıntıdır.
Anarko kapitalizm, özel mülkiyeti şu şartlarda meşru görür: bir emek ürünü ise, ticaret etkinliği nin bir sonucu ise veya hediye olarak elde edilmiş ise. En tehlikeli kısımda bu hediye kısmıdır. Rüşvetin resmiyet kazanmış haline hediye denmektedir. Ekole göre, anarko kapitalist toplumda; serbest piyasa işleyişini, toplumsal kurumları, yasa uygulamalarını, güvenliği ve altyapıyı, devlet yerine kâr amaçlı rekabete dayalı şirketlerin, yardım derneklerinin veya gönüllülüğe dayanan birliklerin düzenlemesi öngörülür. Yani toplum katledilir. Bu süslü lafları bir tarafa bırakacak olursak, kısaca anarşist bir kapitalist düzendir. Çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bunun düşüncenin ortaya çıkışı ve sosyalist düşüncenin karşısında zafere ulaşmasının altında yatan gerçek, insanların yaşam tarzındaki değişimin direk tercihlerine yansımasıdır.
Ülkemizde seçim sonuçlarının oluşmasında etken olan unsurda budur. Anarko-kapitalist düşünce giderek bizim toplumumuzda da yaygınlaşmaktadır. Özel sektör sürekli pompalanmakta, devlet malı kavramı ortadan bilinçli olarak kaldırılmaktadır. Emekçi alacağı ücretin ne kadar olacağı ile daha çok ilgilidir. Bu ücreti yükseltecek olanın mevcut iktidar olacağı inancı vardır emekçide. Muhalefet ister sağcı, ister solcu, isterse sosyalist olsun. Bunlar seçmenin, emekçinin, emeklinin tercihini bir yere kadar etkilemektedir. Artık tencerenin içinde kaynayanın ne olduğu değil, tencerenin içinde sürekli bir şeyin olması gerekliliği ön plandadır. Bu makarnada olsa tencerenin kaynaması için yeterlidir. Seçmen elinde olanın kaybından korkmaktadır. Köklü değişiklik ya da iktidar değişimi seçmenin tercihi değildir. Bu tercihe yönelmesini gerektirecek muhalefet yaklaşımı seçmen, muhalif partilerde görememektedir. Seçmen emekli maaşının 7500 TL olmasını kabullenmiştir. Tek beklentisi bunu 10000 TL’ye çıkmasıdır. Anayasa ihlal edilmiş, Can Atalay tutukluymuş, adalet yokmuş. Bunların ülkemiz insanlarının büyük bir çoğunluğu için anlamı yoktur. Emekli maaşının 10000 TL olması daha anlamlıdır. Seçmenin yaklaşımını değiştirecek olan siyasi partilerdir. Ancak bu seferde, muhalefetin kendi iç çekişmeleri ortaya çıkmaktadır. Bu çekişmelerden kurtulup çözüm üretecek siyasal oluşumlar gerekli gücü henüz kazanamadılar. Kazanmaları zaman alacaktır. Bunu seçmen görmektedir. Beklemek yerine, mevcut iktidarı tercih etmekte ve iktidara oy vermektedir.
Tercihlerin karşısında durmak, eskinin düşünceleri ya da fikirleri ile bir yere varmak, gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Esas olan temel değil, temelin üstünde yükselen binadır. Sosyalist düşünce sağlam bir temele sahiptir. Ancak temelden sonraki yapılaşma eksik ve yetersizdir. Buna bir çok kişi hemen karşı çıkacaktır. Bir sürü süslü söylem ile beni ve benim gibi düşünenleri eleştirecek, kendilerince aforoz edecektir. Ancak yaptıkları olan gerçekleri değiştirmeyecektir. Gerçekleri değiştirecek olan eskilerin üzerinde yeni yapılar yükseltmektir. Ortada eksik ve yanlış yapılanların olduğu aşikardır. Dünya tarihinde emekçinin bu kadar sömürülüp ezildiği bir dönem yoktur. Devrimlerin olduğu dönemlerdeki durum bile emekçi açısından bu kadar kötü değildi. Bu olanlara rağmen ülkelerde Devrim yerine siyasi tercih radikal sağcılardan yana oluyorsa sorun seçmende değil bizlerdedir.
Diğer köşede bulmak üzere…