BU DÜNYADA ÇOCUK OLMAK
Öyle bir ağlasam,
Öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa..
Öyle bir aç kalsam,
Öyle bir aç kalsam ki çocuklar
Size hiç açlık kalmasa..
Öyle bir ölsem,
Öyle bir ölsem ki çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa..
Aziz Nesin
Yaşamı öğrenebilmek için çocuk kadar cesaretli, çocuk kadar meraklı, onun kadar saf olmak gerekir. O meşhur hikâyede tüm yetişkinlerin içinde “Kral çıplak” diyen bağıran bir çocuktur. Nedeni ortada cesurdur. Yetişkinlik perdesi daha gözlerine inmemiştir. Olaylara sorgu-sualsiz, açık ve gözlüksüz bakar. Olanı görür. Olanı algılar. Olaylar karşısında susmaz. Durmadan sorar, soruşturur, meraklıdır. Yaşamak insan olmak için çaba gösterir. Çocuk sürekli bir bilme çabası içindedir. Bu nedenle çocukları eğitmeliyiz. Çocuklara düşünme yetisini kazandırmalıyız. Düşünme eğitimi ile çocukların doğasındaki merakı, hayreti, ilgiyi devam ettirip, bu yetilerini bir niteliğe dönüştürüp, onlarda sorgulamayı, eleştirel bakmayı devamlı ve bilinçli hale getirmeliyiz. Bunun getirisi çok büyüktür. İnsan olarak, kendine karşı, kendi dışındaki varlıklara karşı, topluma karşı sorumluluklarının bilincine varmasını sağlamalıyız. Doğayı tahrip etmekten vazgeçip, yeryüzünü imar ve tamir etmeye yönelmesi gerekliliğini kazandırmalıyız. Çocuk ile yaşamak çocuk ile kalmak bu nedenle önemlidir. Toplumu değiştirmek için önce en küçük birey olan çocuğu eğitmek gerekir. Toplumu yok etmek içinde ne yazıkki ilk seçilen çocuklardır.
Dünyamızın son hali için söylenecek çok şey kalmamıştır. Her noktasında bir çatışma, savaş, kıyım, terör hüküm sürmektedir. Silahların kullanıldığı savaşların yanı sıra ekmeğin, suyun, barınmanın kullanıldığı ekonomik savaşlarda başlamıştır. Bunula paralel olarak sosyal medya günümüz toplumlarını korkunç bir hastalık olarak sarmıştır. Savaş ve terör bu gücün farkındadır. Sosyal medyada artık her şey mümkün hale gelmiştir. Bu etkileşim çocuk katillerinin daha cesur ve acımasız hale gelmesinde en önemli unsurdur. Can yakmak için can alanlar en çok acıyı vermek için sosyal medya üzerinden çocukların katledildiği görüntüleri sürekli servis etmektedirler. Kendilerinin bir zamanlar çocuk olduğunu unutmuş katiller bu görüntülerden haz duymaktadır. Çok daha acı olanıda, birçoğunun evlerinde kendi çocuklarına hiçbir şey olmamış gibi sarılmalarıdır. Gerçek budur. En azılı katiller dahi anne ya da baba olabilmektedir. Onların katil olmaları üreme yeteneklerini ellerinden almıyor. Aslında onları çocuk katili yapanda bu üreme dürtüsünün tam kendisidir. Korkunç bir ironidir bu söylediğim. Her toplum kendi varlığını sürdürmek ister. Bunun sağlamanın en kolay yolu çoğalmaktır. Çoğalmanın beraberinde getirdiği problemlerin ilk iki sırası beslenme ve barınmaya aittir. Çoğalan nüfus ile birlikte yeni barınma ve tarım alanları gerekliliği ortaya çıkar. Elde olan yetmediğinde gözler komşunun malına döner. Sonuç kaçınılmazdır. Savaş çıkar. Savaşlarda sivil kayıplar her zaman savaş alanındaki askeri kayıptan kat ve kat fazladır. 2. Dünya Savaşında ölen 15 milyon askere karşı verilen sivil kayıp 45 milyon kişidir. Tamı tamına 3 katı. Bunların içindeki çocuk sayısını vermeyeceğim. Sadece Nazilerin öldürdüğü çocuk sayısını vermem vahşeti ortaya koymaya yeter. 1.5 milyon çocuk Nazi katillerin kurbanı olmuştur.
Günümüzde değişen hiçbir şey yoktur. Dünya üzerinde savaşlar, açlık ve sefalet yüzünden yerlerinden edilen çocuk sayısı 35 milyondur. Türkiye nüfusunun neredeyse yarısı. Bunun karşısında bizler ne yapıyoruz. Hiçbir şey. Evet yapılanlar o kadar az ve cılız ki. Hiçbir şey ile eş. Bu konuda karşılaştırma yapmayacağım. Sayıda vermeyeceğim. Çocukların öldürülmesi sayısal bir değer olmamalıdır. Toplum olarak duyarlı olmanın yerini çıkarlar almıştır. Çıkar nerede ise yönelim oraya olmakta arkada kalanlar unutulmakta ya da görülmemektedir. Modern Dünya yapısında vahşet çağ atlamıştır. Ölümler kitlesel hal almaktadır. Silahların adı bile kitle imha silahı olarak değişmiştir. Askeri güçlere karşı sivil halkın korunaklı alanı yoktur. Askerler kendilerini saklamak için ne kadar çok korunaklı alan yaratmışsa silahlarda o kadar çok güçlenmiştir. Sivil halkın barınma alanları bu güce karşı koyacak yapıda değildir. Saldırılarda daha çok sivil ölmektedir. Çocuklar bombadan kurşundan, üzerine doğru koşan askerden kaçamaz. Kendini koruyamaz. Ölmeleri kaçınılmazdır. Bunun önüne geçmenin çaresi yoktur. Yeni çocukların doğduğu güçlü devletler, güçsüz devletlerin çocuklarının kendi çocuklarının geleceği için kurban edecektir. Kapitalist düzen yıkılıp eşit paylaşım sağlanmadığı sürece bu böyle devam edecektir. Bu düzenin yakın bir tarihte değişmesi mümkün değildir. Değişim zaman alır. Zamanın en büyük besin kaynağıda insan hayatıdır. İnsan var olduğu sürecede ölüm var olacaktır…
Diğer köşede buluşmak üzere.