DİNLEMEYİ BİLMEK
Neyi, nerede ve kiminle tartıştığın çok önemlidir. Söylediklerini dinlemeyen ya da sana cevap vermeyen ile tartışılmaz. Bunun adı monologdur. Monolog ne demektir? İletişimde kişilerden birinin yalnız kalıp kendi kendine yaptığı, duygularını, niyetlerini açığa vuran konuşmaya monolog denir. Ülkenin şu anda içinde bulunduğu durum budur. Birbirimizi anlamadan, dinlemeden sürekli konuşuyoruz. Biraz durup olanı biteni anlasak mı acaba? Bence gereken bu. Oluşan ortamın tek tanımlaması var: GÜRÜLTÜ. Evet toplanmış gürültü yapıyoruz. Karşıdakinin ne dediğine dinler gibi gözüküp ona vereceğim cevabı bulmak için beynimizi zorluyoruz. Kimin ak, kimin kara dediği önemli değil. Sürekli tetikteyiz. Sürekli saldırı için gerilmiş durumdayız. Söyleneni duymak bir yana duymaya yönelik başımızı bile çevirmiyoruz. Yok arkadaş ben böyle değilim demek ayrıca sıkıntı. Önce ne olduğumuzu bilmek lazım. Çözüm ve tedavi sonradan gelir. Evet bu bir rahatsızlıktır. Adı DEHB olan hastalığın özellikleri nelerdir? ‘’DEHB’i bulunan kişiler dikkat etmede ve dürtüsel davranışları kontrol etmede zorluk yaşayabilir ve aşırı aktif olabilirler. Odaklanma sorunları ve dürtüsellik hiperaktivite ile karakterizedir. Dikkatlerini tek bir göreve odaklamakta veya uzun süre hareketsiz oturmakta zorluk çekerler.’’ Şeklinde tanımlamaktadır psikologlar. Bu tip kişiler gün geçtikçe artmaktadır. Şöyle bir çevrenize bakın. Kaç kişiyi ‘’maymun iştahlı’’ diye yaftaladınız. Ya da kaç kişiye ‘’kıçında kurt mu var?’’ diye çıkıştınız. Mutlaka vardır. Bir diğer gerçekte bu kişilerin çoğunun çocuk ya da genç olduğu gerçeğidir. Bu zincir kırılmadığı takdirde yakın zamanda toplumda zıplayan, hoplayan, dinlemeyen insanları daha sık görmeye başlayacağız.
Şimdi bunun ülke gündemi ile ne ilişkisi var diyeceksiniz. Şu an içinde bulunduğumuz duruma birlikte bakalım. Önce İktidar safına bakalım. Arkasına aldığı çoğunluğun gücü ile geride kalanların ne söylediğini dinlemiyor. Elde ettiği gücün sarhoşluğu ile kanunların, Anayasanın kendisine ne söylediğini dinlemiyor. Kendi dışındaki partilerin tekliflerini kabul etmeyi bırak, kesinlikle dinlemiyor, gündeme dahi aldırmıyorlar. Muhalefetin kanun tekliflerini verdiğinde Meclis TV yi açın bakın. Salonda iktidar yanlısı millet vekili sayısı kaç görürsünüz. Oylamaya geldiğinde hepsi çekirge gibi sıçraya sıçraya koltuklarına koşup ret oyu veriyorlar. İstediğini istediği yere atıyor, atarken kimin ne olduğuna bakmıyor, bak diyenlere de kulak tıkıyor dinlemiyor. Hiçbir görevi doğru dürüst yapmıyor. Daldan dala atlıyor sürekli. Başladıkları hiçbir işi bitirmiyorlar. Çıkarları olanlar hariç. Sürekli gezmeyi marifet görüyorlar. Koca bir dönemde iktidar vekillerinin %30 u meclise hiç gelmiyor. Sürekli orada burada geziyorlar. Hele ki gezme yurt dışını kapsıyor ise durdurmak ne mümkün. Giden geri gelmek istemiyor.
Şimdide muhalefet safına bakalım. Açık ve net söylüyorum. Bunu söylerken kesinlikle taraf değilim. Bu tespiti ayrıca tüm dünya basını da söylüyor. Ülkede Türkiye İşçi Partisi dışında muhalif olan parti yok. Bunun tespitinden sonra geri kalanlara bakalım. Ana muhalefet diye sadece kavram var. İçi tamamen boş. Ülkede olanların söylenenlerin hiçbir önemi yok. Tek dertleri kendi fikir ve düşüncelerini kabul ettirmek. Kendilerinin dışındakilere muhalefet edip asıl muhalefet olmaları gereken iktidara bir türlü odaklanamıyorlar. Varsa yoksa uğraşları iktidar olamayan diğer partiler. Muhalefet partileri içinde kimse kimseyi dinlemiyor. Değerlendirmeler fikirler hiçbir önem taşımıyor. Hançerle, kılıçlar, bıçaklar ortada uçuşuyor. Başlanan işler bitirilmiyor. Hatta son anda hırçınlıkla masalar tekmelenip kalkıp gidiliyor. Sonra hiçbir şey yokmuş gibi geri geliniyor. Tek amaç iktidarı kazanmak olan muhalefet, tam aksine kazanmamak için ne gerekiyorsa yapıyor. İğne kendine batmadan başkalarına batan iğnelerin hiç birini görmüyor. Haksızlık karşısında haykıranları bağırmakla suçlayıp, duymamak için kulaklarını tıkıyor. Daha bir çok şey var sıralanıp söylenecek. Söylenenin az ya da çok olması bir şeyi değiştirmiyor. Gelinen noktada kimse kimseyi dinlemiyor.
Ancak yaşanan şu günler, monolog günleri değil. Kayıp edilecek olan kişisel kazançlar ya da mevkiler değil. Kayıp edilecek olan Ülkenin bütünlüğüdür. İktidar tam anlamıyla gerçek niyetini ortaya koyup bütüne saldırmaya başlamıştır. İlk adım karşısında güçlü bir duruş iktidarın ilerlemesini durdurur. Artık gün dinleme, durup değerlendirme, karşımızda olan canavara odaklanıp onu alt etme günüdür. Bunun olmaması neyimi kayıp ettirir. Çok fazla lafa gerek yok elden gidecek olan özgürlük ve Ülkedir.
Diğer köşede buluşmak üzere…