KÖMÜRLÜK
Bu sabah aklımın kömürlüklerinde uyandım
Kara bulaşmış ellerime, esir kaldığım geceden
Güneş penceremden girmeye küskün göz kırptı kahpece
Yatağım benden çaldığı sıcaklık ile kandırıyor bedenimi hafiften
Yanımda uzanan hüzün, işve yapmakta sevinç kırıntılarıma
Kömürlüğün nem kokan dip köşelerinde anılarım küflenmiş inceden
Tozlu sandıklarda sesten uzak şarkılar mırıldanmakta unuttuğum aşklar
Akıl kapım, kuruntu kurtları ile cilveleşmekte özelden
Kulp olmuş terk edilmişlik kilit vurulmayan hislerime
Fincanım dolu, ufak ufak yudumluyorum yanlışlar kahvesinden
Lambalarda yanmış tükenmiş ışık, yer vermiş yaşlı karanlığa
Nem ile yanmış pas tutmuş umutlarım çıkamadığı için demir kafesinden
Bildiklerim kömür karasına yazılmış, akıl bulamasın diye
Ne beyazı kalmış kağıdın ne de beyaza kan damlamış kalemimden
Ellerim delik deşik, avuçladığım sevinçler akıp gitmekte
Göz yaşı izlerinin silemedim yıkayamadığım yüzümden
Köşelerde örümcek ağlarından raflarda kalmış gençliğim
Esintisi ile parçalar düşürür diye raftan, korkup vazgeçtim nefesimden
Sonra kendime baktım sır tutmayan hayat aynamda
Bir güç geldi ellerime, bir sıcaklık yükseldi en derinden
Gözlerim karanlığın içinde buldu seni
Kendime kızdım, kallavi bir küfür savurarak içimden
Kendimden kendimi saklamak için usulca kapadım kömürlüğün kapısını
Aklımın köşelerine tıktım eskileri, koluma seninle umudu takıp çıktım evden