ÖZGÜRLÜK AKLI
İnsan genetik olarak bir çok doğal güdülere sahip olarak doğar. Bu güdülerler, zaman içinde bireyde bazı eğilimlerin ortaya çıkmasına neden olur. Özgürlük kavramıda bu noktadan sonra şekillenmeye başlar. Birey doğa yasalarına karşı durup, aklın sunduklarına uyarsa özgür olur. Başka bir deyişle kişi istemelerini, güdü ve eğilimlerine göre değilde ahlak yasasına göre belirleyebiliyorsa özgürdür. Kant felsefesinde özgürlük kısaca böyle tanımlanmaktadır. Doğal güdülerimiz fizyolojik ve sosyal olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Cinsellik, annelik duygusu, dinlenme, zararlı maddeleri çeşitli yollardan dışarıya atma, açlık, susuzluk, soğuk ya da sıcaktan uzaklaşma gibi güdülerimiz vardır. Bunların tümü doğuştan kazanmış olduklarımızdır. Özgürlük ve özgürlük aklı, bu güdülerin kontrolü oranında vardır. Örneğin; cinsellik iki birey arasında olan fiziki ve duyusal paylaşımdır. Bunun özgürce yaşanması iki bireyin mahremiyeti var ise mümkündür. Cinselliğin topluma açık alanlar içinde gerçekleştirilmesi pornografi ve teşhirciliğe girer. Bunun özgürlük ile akılcı bir bağlamı yoktur. Diğer taraftan bireyin giyim tarzı bir eğilimdir. Bu eğilimin ya da tarzın uç noktalarda olması özgürlük aklı ile uyuşmaz. Kişinin çıplak gezmesi ya da ahlaki kuralların dışında giyimi özgürlük değil, eğilimdir. Bireyin eğilimi din ağırlıklı olabilir. Bunun sonucunda burka tabir edilen giysinin giyilmesinin nedeni Dini baskıdır. Yani mecburiyettir. Bu mecburiyet toplumun büyük bir kısmını rahatsız eder. Aynı şekilde bu mecburiyetin karşıtı özgürlük olarak gösterilen derin dekolte giyim tarzıda bir eğilimdir. Bu eğilimdeki baskıcı unsur birlikte yaşadığı sosyal gruplardır. Bu tarz giyinmede toplumun büyük bir kısmını rahatsız eder. Bu rahatsızlıkların olması bireyin özgürlük sınırlarını aştığını ve akılcılıktan uzaklaştığını gösterir. Başka bir örnekleme yaparsak; tuvalet ihtiyacımızı ya da zararlı maddeleri çeşitli yollardan dışarıya atma güdümüzü aleni toplum içinde gidermek; hiçbir şekilde kabul görmeyen ve özgürlük aklı bir yana kişinin kendi aklının olup olmaması sorgulamasına yol açan bir durumdur. Açlık güdüsü ile başkasının yiyeceğini çalmak özgürlük değildir. Dinleneceğim diyerek bir başkasının evine girip yatağına yatmak özgürlük değildir. Bireysel özgürlük, birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi durumu olarak tanımlansada bu tanımlama kişinin tensel sınırının dışına çıkıldığında toplumsal özgürlüğe dönüşmektedir. Toplumsal özgürlüğün aklıda, ahlak kuralları ve yasalarıdır. Uyup, uymamak bireyin tercihidir. Bireyin bu kurallar karşısında sergileyeceği tavır ve tutum onun fiziki özgürlüğüne verdiği önemide ortaya koyar. Aşırı davranışlar, toplumdan tecrit edilmeye varan yaptırımların önünü açabilir. Fiziki özgürlüğün dışında ayrıca düşünce özgürlüğü vardır. Birey fiziksel eyleme döküp başka bireylerin hak ve özgürlüklerini kısıtlamaya kalmadığı sürece düşünce olarak özgürdür. Çünkü düşünce ya da fikir bireyin tensel sınırı içindedir. Beyninde, birey özgürdür. Bu özgürlük hiçbir şekilde kısıtlanamaz. Fiziki ya da hukuksal bir yaptırım söz konusu değildir.
Akıl bir bakıma bireyin özgürlüğün teminatıdır. Hukuksal açıdan bakıldığında akıl yetersizliği cezai ehliyetin ortadan kalkmasına sebeptir. Ancak bu akli olarak yetersiz olan bireyin istediğini yapabilmesi demek değildir. Böyle bireylerin özgürlükleri ellerinde alınıp toplumdan tecrit edilir. Özgürlüğün sınırsız yaşanılması tekil bir kavramdır. Çoğulculuk içinde sınırsız olmak mümkün değildir. Birey tek başına dilediği gibi yaşayabilir. Çırılçıplak gezebilir. İstediği yerde ihtiyaçlarını giderebilir. İstediğini ekip biçebilir. İstediği kadar yiyip içebilir. Ama bunları yapması onu ne kadar özgür kılar. Bu kısım ayrı bir tartışma konusudur. Özgürlük kavramı çoğul bir kavramdır. Tekil olarak düşünülmesi sakıncalıdır. Çünkü, ne kadar çok özgürlük varsa, o kadar da mecburiyetin üstesinden gelinmiş demektir. Mecburiyetleri koyan çoğul yaşam yani toplumdur. Özgürlüğün bu bireysel anlamları dışında başka bir özgürlük yorumu da siyasî özgürlüktür. Siyasi özgürlük , yurttaşların siyasî otoriteyi belirlemede etkin bir hal alabilmesini ifade eder. Birey siyasi tercihinde özgür olmalıdır. Çünkü bu tercihi kendi özgürlüğünün sınırlayabilir ya da genişletebilir. Bu sadece bireyin özgür aklı ile mümkün olabilir. Bu aklın karşısına çok fazla mecburiyet konulmaktadır. Bu mecburiyetlere kısaca bakalım;
1- Ekonomik Faktörler
a) Ekonomik Durum
b) Ekonomik Politikalar
2- İdeolojik Faktörler
a- Siyasi Görüş
b- Partiye Bağlılık
3- Kültürel Faktörler
a) Siyasi kültür
b) Oy kullanma (Aile, iş ortamı, yaşadığı coğrafya vb.)
4- Feodal Faktörler
5- Demografik Faktörler
6- Güvenliğine ilişkin faktörler.
7- Sosyal Medya Faktörü.
Bu kadar mecburiyetin içinde bireyin özgür bir seçim yapma şansı nedir? Yok denecek kadar azdır. İnanç baskısı, kültürel baskı, aile baskısı, ekonomik baskı hepsi seçmenin tercihini etkiler. Bu etkileşimin en az şekle indirgenmesi eğitimle olur. Özgür fikir ve düşünce yapısı ile olur. Doğru ve tarafsız değerlendirmeler ile olur. Bana göre en çok önem verilmesi gereken özgürlük seçme özgürlüğüdür.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, sokakta özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, evde özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, giyiminde kuşamında özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, cinsel tercihlerinde özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, kadın olarak özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, barınma, ısınma, yeme-içme haklarında özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, inancında özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, sosyal hayatta özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, düşüncelerinde özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, hayatta özgür değilsin.
– Siyasi seçiminde özgür değilsen, eğitimde özgür değilsin.
…
Yazılacak söylenecek çok şey var. Özgürlüğün tanımı kişiye göre değişir. Ancak akıl evrenseldir. Akıl ile desteklenmeyen hiç bir şey bireye bir fayda sağlamaz. Akıl ile desteklenmeyenler bireyi özgür kılmaz. Ayaklarında ve aklında pranga varken yüzünü ya da saçını ne renge boyadığın fark etmez. Seçtiğin renk seni özgür kılmaz.
Başka bir köşede buluşmak üzere.