TOPLUMSAL DEMANS
Yaşlı nüfusun hızla artması ile birlikte büyük sağlık problemleri ortaya çıkmıştır. Eskinin tabiri ile bunama, yeni tanımlama ile demans. 65 yaş ve üzeri bireylerde görülmektedir. Görülme sıklığı bireyin ilerleyen yaşı ile doğru orantılıdır. Latince zihin anlamına gelen “mens” kelimesinden türemiş olup zihnin yitirilmesi anlamına gelmektedir. Demans; kronik ve genellikle ilerleyen bellek, konuşma, algılama, hesaplama, yargılama, soyut düşünme, problem çözme gibi bilişsel işlevlerden en az ikisinde bozukluk olması ile ortaya çıkan zihinsel rahatsızlıktır. Klinik olarak demans tanısının konabilmesi için hastanın zihinsel fonksiyonlarında zihinsel işlevlerde birden fazla kaybın olması ve günlük yaşam aktivitelerinde bozulma meydana gelmesi gerekmektedir. Demans aylar-yıllar süren sinsi başlangıcı ve ilerleyici gidişi ile diğer zihinsel rahatsızlıklardan ayırt edilmelidir. Demans tanısı konulabilmesi için gerekli kriterler aşağıda listelenmiştir.
1. Bellek bozukluğu ve aşağıdakilerden en az bir tanesini içeren, birden çok bilişsel alanda bozukluk
a. Lisan bozukluğu (Konuşma bozukluğu, Afazi)
b. Duyu işlevlerinde bozukluk olmamasına karşın nesneleri tanıyamama ya da tanımlayamama
c. Motor işlevlerde bozukluk olmamasına karşın motor etkinlikleri yerine getirememe
d. Yönetsel işlevlerde bozukluk (Planlama, organize etme, sıraya koyma, soyutlama)
2. Bilişsel bozukluk
a. Mesleki ve sosyal işlevleri etkileyecek düzeyde olması
b. Daha önceden var olan daha yüksek bir işlev düzeyinden düşüşe yol açması
3. Deliryum veya diğer zihinsel hastalıklardan farklı olduğunu gözlemlenmesi gereklidir. Aksi durumda demans tanısı konulmamalıdır
4. Genel tıbbi bir bozukluğa, toksine maruz kalma
5- Madde bağımlısı olma
6- Ağır fiziksel ve ruhsal travma yaşama
Bu kriterlerden birden (iki ve üstü) fazlasını gösteren hastalarda demans tanısı konulabilmektedir. Demansın tıbbi olarak tanımlanması kısaca bu şekildedir. Hasta birçok sosyal aktivitesini bu nedenle yerine getirememektedir. Toplum içinde, tanı koyulmamış daha doğrusu raporlu hasta olmayan bir çok birey vardır. Herhangi bir kısıtlama olmadığı için görünürde birey tüm sosyal haklarını kullanmaktadır. Bunun içinde seçme ve seçilme hakkı da vardır. Sağlıklı bireyler sağlıklı toplumlar oluşturur. Toplum sağlığı bireylerin sağlığı ile paralel olduğu için sağlık sorunları her iki unsur içinde geçerlidir. Kısaca söylemek gerekirse bireyin demans olması toplumunda demans olmasına sebep verir. Ülkemizde 65 yaş üstü birey sayısı 7 milyon civarındadır. Bunların %13’ü raporlu demans hastasıdır. Bir bu kadar oranda da raporlanmamış hasta vardır. Yani 1.800.000 bin ve üstü bireyimiz zihinsel olarak gerekli olan yeterliliğe sahip değildir. Bu yetersizlik tam anlamıyla seçmen listelerine yansımamaktadır. Bu bireyler seçmen sayılıp , seçimlerde oy kullanmaktadır. Ülkemizde oy kullanan seçmen sayısı 61 milyon civarındadır. Demanslı hasta sayısına bakıldığında %3 gibi oran ortaya çıkmaktadır. Seçimlere giren bir çok siyasi partinin oy oranından daha yüksek bir orandır bu. Hastalarımız fiziksel yetersizliklerinden dolayı yanlarında aile bireyleri ile oy kullanmaya gitmektedir. Bu hastalarımız kendi iradeleri dışında yanındaki aile ferdinin seçimiyle oyunu kullanmaktadır.
Aslında olan yanındaki aile ferdinin kanunsuz olarak birden fazla oy kullanmasıdır. Bu şekilde oy kullanma Seçim Kanuna göre suçtur. Sandık güvenliğin delinerek oy hırsızlığı yapılmasının bir anlamda kanuni yoludur. Oy sayısı gerçek anlamda sonuçları etkileyecek düzeydedir. Bugüne kadar siyasi partiler Toplumsal Demansı gündemlerine almamış yada almamayı ilke haline getirmişlerdir. Seçim kanunumuzda hükümlünün, askerin, askeri öğrencinin ,pilotun, hostesin mesleki nedenlerle oy kullanamadığı ülkemizde, demans hastalarının oy kullanabilmesi daha doğrusu aile bireylerinin onların adına seçim yapması kabul edilemez bir ironidir.
Toplumsal demans günümüzün en büyük sorunudur. Toplumumuz demans belirtileri göstermektedir. Toplumun belleği çok kısa süreler içinde silinmeye başlamıştır. Toplumun dili bozulmuştur. Afazi hat safhalardadır. Farklı sosyal yapılar kendi ürettiği afazi dilleri kullanmaktadırlar. Toplumun mesleki ve sosyal işlevleri bozulmuştur. Toplum aklı zayıflamıştır. Toplumun bilişsel ve yönetsel işlevleri zayıflamıştır. Kısaca toplumumuzda demansın nerdeyse tüm belirtileri gözlemlenmektedir. Ayrıca toplum yaşadığı travmalar ile demans olma yolunda çok hızlı ilerlemiştir.
Toplumsal demans sadece oy kullanma yoluyla Ülke geleceğini etkilememektedir. Aynı zamanda Toplumsal Bilinç ve belleği de ortadan kaldırmaktadır. Tarih akışına baktığımızda, 43 yıl önce 12 Eylül sabahı bu ülkede faşist cunta tarafından askeri darbe yapıldığı görülür. Askeri darbenin figüranları, darbenin Ülkenin güvenliğini sağlamak adına yapıldığını söylediler. Toplum bu yalana inandı. Yüzbinlerce insanımız tutuklandı. İşkence gördü. Bir çok insanımız öldü. Birçok insanımız kayıp oldu. Ne yazık ki bir çok insanımız idam edildi. Yaşı tutmayan çocuğun yaşı mahkeme kararı ile büyütülerek idam edildi bu ülkede. Sonrasında nemi oldu? Toplum demans olup hepsini unuttu. Toplumsal bellek kalmadı. Toplum tam anlamıyla bilinçsiz hareket etmeye başladı. Bilinçsizlik 12 Eylül döneminde, askeri cuntanın hazırladığı faşist anayasanın %91,3 oy ile kabul edilmesine yol açtı. Askeri cuntanın tüm yaptığı faşist uygulamalar seçimle legal hale geldi. Sonrasında toplum, Bülent Ulusu’yu, Turgut Özal’ı, Tansu Çilleri ve diğerlerini de unuttu. 2002 seçimlerinde tüm değerlerini unutarak AKP’i iktidara taşıdı. Her yeni seçimde öncesini unutarak seçmeye devam etti. Toplum tümü ile planlama yapmayı unuttu. Hedef belirleme diye bir şey kalmadı. Olayları anlama ve anlam çıkartma yetisini tamamen kayıp etti. Olanlar karşısında tamamen duyarsız hale geldi. 7 ay öncesinin Deprem felaketi unutuldu. Oradaki mağdur insanlar unutuldu. O insanlara karşı toplumun belli bir kısmı hariç geri kalanı tepkisizdir. Seçim öncesi söylenenleri toplum dinlememiş ve unutarak oy kullanmıştır. Sonrasında gelinen durumu anlatmaya gerek yok. Toplum, kime oy verdiğini unutup faturayı oy vermediklerine kesmeye çalışmıştır. Toplum düne kadar bakıp büyütüp, yetiştirdiği öz evlatlarını unutmuştur. Onların uğradığı zulüm ve işkenceyi unutmuştur. Toplum evinde ki hırsızın kim olduğunu unutmuştur. Toplum kimlerle yaşadığını unutmuştur. Geri dönüşü olmayan bir noktaya gitmekteyiz. Bunun önüne geçmek için artık yaşlı insanlarımız için yapacak bir şeyimiz kalmamıştır. Onlar için yapacağımız en iyi şey huzurlu bir hayat sürmelerini sağlamaktır. Yetişen genç neslin yapması gerekenler ise bellidir;
1-Toplumsal hedefler belirleme
2-Toplumsal planlama yapma
3- Anlam çıkarma ve tekrarlama
4-Yeni şeyler öğrenme
5-Organizasyonlar yapma ve destek alma; Müzik, resim gibi sevilen sanat etkinliklerine spor aktivitelerine katılmak, toplumsal etkinlikler düzenleme.
6-Sağlıklı beslenme
Bunların yapılması için izlenecek yoldaki ilk durak, sosyal toplumdur. Sosyal bir toplum olunduğunda yukarıda saymış olduklarımızın hepsi olur. Sosyal toplum sosyal devlet yapısını getirir. Sosyal devlet yapısında yetişen bireyin demans olma oranı düşer. Sosyal devlet ve bilinçle yetişen birey kişisel hak ve özgürlüklere saldırmaz. Sosyal bir düzen içinde birey sosyalist düşünce yapısına sahip olacağı için cinsiyet ayrımı, hırsızlık, emek sömürüsü, hak sömürüsü yapmaz. Oluşacak toplumsal travmaların önüne geçer. Toplumla barışık yaşamayı ilke edinen sosyalist bireyler, doğayı ve tüm canlıları korur. Sözde doğa koruyuculara sermayenin aktardığı milyonlarca lira ile geleceğin güvencesi olan çocuklarımızın aç kalmasının önüne geçer. Unutmayın; her gün alınacak bir doz sosyalizm toplumun hasta olmasını engeller.
Diğer köşede buluşmak üzere.