UNUTULANLAR
Ülkemiz son dönemde büyük bir dönüşüm yaşadı. Bu dönüşüm süreci bilinçli olarak uzun bir zamanda gerçekleştirildi. Bu süre içinde toplum tam anlamı ile uyuşup, akıl tutulması yaşadı. Bu akıl tutulması ile devletin ve toplumun nasıl işlemesi gerektiği unutuldu. Yerine başka değerler, başka yanlış-doğrular koyuldu. Toplum hâlinde siyaseti de kullanarak yaşamak için gerekli unsurlar bir yana itildi. Bu unsurların yerine yenileri geliştirilmedi. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yüzyılında yaşanan en büyük tahribat budur. Şu anda yaşadıklarımızın hepsi bu tahribatın sonucudur. Bu sonucu ortadan kaldırmak için doğru hedefler koyamadık. Bu hedefler ile olanları nasıl değiştireceğimizi unuttuk. Bununla birlikte eğitimi de unuttuk. Eğitimde yaşanan bozulmanın giderilmesi için devrimsel değişimler yapılması lazım, ama bunu yapmak için gerekli olanın iktidar olmak olduğunu da unuttuk. Öğretmen-öğrenci ilişkisini unuttuk. Öğretmenle, velinin ilişkisini unuttuk. Eğitimdeki en büyük tahribat bunlar unutulunca ortaya çıktı. Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde eksiği, fazlasıyla ilk öncelik eğitime verilmiştir. Eğitim olmadan gelişimin olmayacağını bilen Cumhuriyet Kurucuları ve Mustafa Kemal Atatürk şahsen bu konu ile ilgilenmiştir. O dönemde öğretmen ve eğitim çağdaşlaşmanın en önemli unsurları sayılmıştır. Gelinen noktada Cumhuriyet Kurucularını, Mustafa Kemal Atatürk’ü, Öğretmenleri unuttuk. Bu unutkanlık bilinçli ya da bilinçsiz toplumun büyük çoğunluğunu kapsamaktadır. Bu nedenle unutkanlık üst düzeyde olduğu için unuttuk.
AKP iktidarı ilk döneminde yolsuzluklar, yasaklar ve yoksulluğu bitireceğine her fırsatta tekrarlardı. 3Y diye meydanlarda caka satarlardı. Bunların tümü zamanla unutuldu, unutturuldu. Sonrasında arkasına dördüncü ‘’Y’’ olarak ‘’yozlaşmayı’’ eklediler. İnanılmaz bir yozlaşma ile karşı karşıyayız. Cumhuriyet Kurucularının kurduğu birçok kurum kaldırıldı. Merkez Bankası, bankalar, bakanlıklar, Diyanet Başkanlığı gibi birçok kurum da kuruluş amaçlarını unuttular. Tamamı ile hedefler saptırılarak, nihai amaca yöneldiler. Kendi düşünce yapılarına uygun toplum yaratmak. Bunun önündeki birçok kurumunda hedef alınıp, kurumsal aşınma yaratıldı. Yaratılmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesine yapılmak istenen de budur. Hukuk sistemine yapılmak istenen budur. Üniversitelere yapılmak istenen budur. Daha düne kadar ilk yüzlerde olan üniversitelerimiz artık ilk beş yüz içine bile girememektedir. Aşınmaya artık yok oluşa doğru gitmektedir. Bütüne yapılan saldırının sonucunda yaşanacak bir ülkenin olmayacağı gerçeğini unuttuk.
En büyük unutkanlıklar bunlardır. Aslında ardı ardına sıralandığında sayfalar tutacak unutkanlıklarımız var. Şöyle bir kaçını yazmak istedim;
– 12 Eylül Cuntasının faşist artıklarınca ortaya çıkan siyasilerin arasından Ak Partinin yeşerdiği gerçeğini unuttuk.
-Kobaniyi, Tahir Elçiyi, Hırant Dink’i, Bingöl Olaylarını, Hacı İrfan Atsızı, Ceylan Önkolu, Zirve yayın evi baskınını, Ulu Dere katliamını, Santoro cinayetini, Aselsan mühendislerini, Necip Hablemitoğlu ve diğerlerini unuttuk.
– İnsanca yaşamak için, özgür düşüncenin gerekli olduğunu unuttuk.
-Emekçiyi, üreteni unuttuk. Depremi ve ölenleri unuttuk.
-Aile kavramının ne olduğunu, ailenin temel taşı olan kadını unuttuk.
-Sofrada ekmeğin yanına koyduğumuz katığı unuttuk.
-Bu günün gençleri olarak, dünün yetişkinlerini unuttuk.
-Birbirimize verdiğimiz selamı unuttuk.
-Yoldaş olmayı, dost olmayı, eş olmayı unuttuk.
-Adil olmayı, adaleti unuttuk.
-En kötüsü paylaşmayı unuttuk…
Diğer köşede buluşmak üzere…