ZAMANIN AŞAMADIKLARI
Muhlis Akarsu – 45 yaşında, sanatçı 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Muhibe Akarsu – 44 yaşında, Muhlis Akarsu’nun eşi 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Gülender Akça – 25 yaşında 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Metin Altıok – 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Mehmet Atay – 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Sehergül Ateş – 30 yaşında 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Behçet Sefa Aysan – 44 yaşında, şair 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Erdal Ayrancı – 35 yaşında 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
Asım Bezirci – 66 yaşında, araştırmacı, yazar 2 TEMMUZ 1993 Zaman durdu.
… …
Bu listede bulunan tüm insanları buraya binlerce kaz yazsak ta değişen hiçbir şey olmayacak. Onların yaşayacakları zamanları ve ömürleri bir avuç kendini bilmez tarafından çalındı. 35 Can için zaman durdu. Hayat bitti.
Olaydan bir gün sonra 33 kişi gözaltına alındı. Bu sayı daha sonra 190’a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124’ü hakkında “laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçlamasıyla dava açıldı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Mahkeme sürecinde Savunmanın dayanağı ağır tahrikti. Ağır tahrik neydi; Aziz Nesinin Din kavramına inanmadığını belirtmiş olması. Başka bir şey yok. Tüm mevzu bir kul ile Allah arasında olan mevzu. Ancak bu açıklama yetti şeriatçı kafalar için. 35 can bir anda alındı. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermediler. Yaptıklarının Allah adına olduğunu bu nedenle de Cennet ile ödüllendirileceklerini defalarca dile getirdiler. Anayasa maddelerine açıkça karşı olmasına rağmen Devletin Mahkemelerinde şeriat sloganları attılar. Hiçbiri çaldıkları zamanlardan ve canlardan bahsetmedi. Adlarının bile anmadılar. Çünkü hiçbirini tanımıyorlardı ve daha önce görmemişlerdi. Düşüncelerini inançlarını yada inançsızlıklarını bilmiyorlardı. Yaptıkları katliamdı. Kamuoyunda “Sivas Davası” olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No.’lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde 21 Ekim 1993 günü yapıldı ve 26 Aralık 1994’te karara bağlandı. Verilen cezalar vicdanları sızlatacak türdendi. 22 sanık hakkında on beşer yıl, 3 sanık hakkında onar yıl, 54 sanık hakkında üçer yıl, 6 sanık hakkında ikişer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Müdahil avukatlar, Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararını “taraflı, hukuka ve adalete aykırı” olduğunu belirterek temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, katliamın “Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu” söyleyerek kararı bozdu. Ankara 1 No.’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. 28 Kasım 1997’de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası’nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık da 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 24 Aralık 1998’de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000’de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesince yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında Hükümet idam cezasını kaldırdı. Hükümlülerinin cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi.
Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti. Geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Parti üyesi ve yöneticisi olması eleştiri konusu oldu. Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33’e düştü. Olayın başaktörü olan, Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise hâlen yakalanamamıştır. Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürülmüştür. İlk garabet bu karardır. Katliam sanıkları için zaman aşımı kullanılmıştır. Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci kez af yetkisini kullanarak katliamın bir asli faili olan Hayrettin Gül’ün ömür boyu hapis cezasını kaldırmıştır. Af eden edene. Kimse dönüp öldürülenlerin ailelerine fikirlerini sormamıştır. Katillerin savunduğu İslam Hukukunda işleyiş farklıdır. Noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyorum.
‘’Bazı kayıt ve şartlarla adam öldürme ve müessir fiiller için cezai yaptırım olarak kısas ve diyet cezaları öngörülmüştür. İslam hukukunda kısas ve diyet, mağdurun ya da mirasçıların talebi üzerine uygulanan bir cezadır. Mağdur veya mirasçılara, suçluyu affetme yetkisi tanınmıştır. Suçun mağduru ya da mirasçıları suçluyu affettikleri takdirde onların bu affı, haddi düşürür. Konuya bu açıda yaklaşılmış olması, İslam hukukunda adam öldürme ve müessir fiil kapsamına giren suçların bireyin haklarını toplumun hukukundan daha çok ihlal ettiği sonucu çıkarılabilir. Kısas ve diyetle cezalandırılmayı gerektiren suçlar şunlardır: Kasten öldürme, kasıt benzeri ile öldürme/şibh-i amd, hata ile öldürme, kasten işlenen müessir fiil ve hata ile işlenen suçlar.’’
Sen yaptığın katliamı İslam Hukukuna dayandıracaksın ama cezayı Medeni Hukuktan bekleyeceksin. Bu nasıl bir kafanın ürünüdür? Bu nasıl insanlıktır? Bu nasıl Müslümanlıktır? Bu soruların hepsi ortada cevap beklerken nemi olmuştur? Dava zaman aşımına uğradığı gerekçesi ile tümü ile düşürülmüştür. Giden canların zamanı ve hayatları bir kez daha çalınmıştır. Hukuksuzluk, adaletsizlik bir kez daha tekrarlanmıştır.
Ölenler zamanının devamı yoktur. Suçluların bir çoğu yaşamaktadır. Zaman onlar için devam etmektedir. Zamanın gücü, yaptıklarını haklı çıkartmaya yetmez. Ölenler için zamanın aşması, kendilerine yapılanların başkalarınca af edilmesi ya da ortadan kaldırılması nedir? Acaba bunun bir tanımı var mı? Gerçekten merak ediyorum. Hukuk açısından, Din açısından, İnsanlık açısından, Toplum açısından ve bu leke ile kirlenmiş Sivaslılar açısından bir tanımı var mı? Toplum ve Hukuk yapımız nasıl bu kadar bozuldu da, bu olanları, kararları olağan karşılar hale geldik. Toplumun büyük bir kısmı eylemsiz. Bir avuç insan çırpınıyor. Olanın ne kadar insanlık dışı olduğunu anlatabilmek için. İnsan öldürmenin zaman içinde aşılması daha doğrusu geçen sürede unutulmasının, af edilmesinin, olağan karşılanmasının, hiç olmamış sayılmasının mümkün olmadığını haykırıyorlar. Bu kadar çığlık ve figanın nedeni çok net ve açık. Sen katilsin. Öldürdüğün insanın zamanını sona erdirdin. Hayatını sona erdirdin. Bunun aslında gerçek fiziki hayatta var olamayan, var diye düşünülen zaman tarafından affı söz konusu değildir. Zaman özgürlüğü aşamaz. Zaman haksızlığı aşamaz. Zaman kendini aşamaz. Onu ortaya çıkartan insandır. Zaman insanı aşamaz…