YERİNİ BİLMEK
Sevdiğim ve en çok kullandığım laflardan birisidir ‘’Yerini Bilmek’’. Yer kelimesinin birçok şeklide kullanımı vardır. Yerini bulmak, yer edinmek, yer tutmak, yer kapmak, yersiz kalmak, yerine geçmek, yerine yerleşmek, yerinde durmak, yerli yerinde ikamet, yerine yakışmak vd. Bu kadar çok söylenişi olan ‘’yer’’ ne demektir. Yer kelimesinin TDK sözlüğe göre 14 farklı anlamı vardır. Yer kelimesinin kökeni Türkçe dilidir. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. Gezinilen, ayakla basılan taban. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Durum, konum, vaziyet. Ülke. Görev, makam. Önem. Bu kullanımların dışında daha birçok yerde kullanılır. Bu tanımlamaların içinde ‘’yerini bilmek’’ kelimesinin karşılığı durum, konum, vaziyet tir. İnsan yapısı gereği duyguların yönetimde, etkisi altındadır. İnsan duygusaldır çünkü başkalarıyla yaşam bunu gerektirir. Duygusallıktan soyutlanmaya çalıştıkça daha çok içine gömülürüz. Duygusallığın bir diğer tetikleyici unsuru da geçmiş yaşamdır. Yaşananlar bizi yönetir, duygusallaştırır. Şartlarını kendisinin belirlemediği bir ortamda var olma zorunluluğu, onu savunma hatta güzelleştirme mecburiyeti duygusal huzursuzluğunu koyultur, derinleştirir. Bu çıkmazdan kurtulabilmek için yeni şeyler söylemek, üretmek telaşına kapılır insan. Ancak unuttuğu bir şey vardır. Kendisinin kurup inşa etmediği bir yerdedir. Kendi hayatında alternatif geliştirebileceği bir yerde değildir. Yeni şeyler söyleyemediğinde, sesi kesildiğinde, tasarımı gerçekleştiremediğinde bulunduğu yerden kaçmak ister. Kalmak zordur. Kalmayı zor kılan yerini bilmemekle doğru orantılıdır.
Böyle bir ortama girmemek yapılacak en doğru seçimdir. Ancak bazı durumlarda seçim yapmak iradesi olamaya biliyor insanın. Bu durum gerçekleştiğinde yapılacak şey kendine dönmektir. Ancak bu dönüşte dikkat edilmesi gereken öz olma yolunda özne olmamaktır. Özne olmamanın yolu var olmaktan yani yerini bilmekten geçer. Özne; bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bilmeye yönelen ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlıktır. Öz ise her şeydir. Bu nedenle kişinin özne için kendini örgütlemekten daha çok öz için örgütlemelidir. Bunu yaparken var olmanın kudreti biz insanların en büyük gücüdür. Var olmak kudrettir. Bu kudretle birlikte edindiğimiz tereddüt, şüphe, çekingenlik hatta korku ve kaygı zafiyeti gibi duygular zayıflık değildir. Aksine bu duyguların yoğunluğu hatayı ve sonrasında oluşacak yıkımı engeller. Kendin olabilmek için yıkımın önüne geçmek gereklidir. Duygular ve arzular insanın kendisini bulamasını sağlamaya bilir. Kendi olabilmek biraz da yer bulmak, yerini bilmektir. Yerini bulmanın önemi budur. Yerinde olmadığında kendin olamazsın. Sürekli ödün vererek bulunduğun yeri korumaya çalışmaksa size tükenişten başka bir şey sağlamaz.
Bu durumun önüne geçmenin yolu çok kolay ve basittir. Yerin sana uygun değil mi? Bulunduğun yeri terk edeceksin, gideceksin. Unutmayalım. İnsan olmanın bir çok fiziksel kazanımı vardır. Ayaklarımız, aklımız, ellerimiz, dilimiz gözümüz ve diğer parçalarımız. Bunların tümü bize hareket yeteneği sağlamaktır. Ağaç değiliz ki köklerimize bağlı olalım. Sabit bir yere ihtiyaç duyalım. Yerini bulamadıysan bulmak için gideceksin. Bu kişi daha doğrusu kendin olmanın gereğidir. Senin olmayan yeri sahiplenmeye kalmak ciddi sıkıntıdır. En basit anlatımıyla olan budur. Senin olmayanı sahiplenmek için ya bedel ödersin ya da güç kullanarak elde edersin. Buda senin maddi ve manevi gücünle ilgidir. Zayıf olanın kaybettiği bir Dünyaya doğduk. Bu bir gerçek. Ancak bu düzen içinde kendine yer edinmekte bizim elimizde olan bir şeydir. Yer değiştirmekten korkmamak lazım. Doğru yönelimler, doğru adımlar bizleri doğru yere götürecektir. Doğru olduğunu anlamak için duygularımıza güvenmeliyiz. Yerini bildiğinde yüzünde gülümseme, yaşamında ses, teninde nefes bulursun. Kısaca mutlu olursun.
Diğer köşede buluşmak üzere…